broken glass

251 38 139
                                    

Sabah çalan alarma bir avuç dolusu küfür edip doğruldum yerimden.

Aynadan üstüme başıma bakma gereği duymayıp odadan çıkıp direkt salona girdim ki Jinyoung'u görmemle yerimde sıçradım. Jinyoung bizde kalmıştı değil mi?

Jinyoung uyanmaya çalışırken beni gördüğünde yerinde doğrulup parmaklarıyla saçlarını arkaya doğru taradı.

Ben ise pijamamın bir paçası dizimin bir karış altına kadar kıvrılmış, saçlarım dağınık bir şekilde ayakta dikiliyordum.

"Günaydın." deyip yerinde doğruldu. Lavaboya gidecekken yanımda durup saçlarımı düzeltti. "Dağınık saç çok yakışıyormuş sana." dediğinde yutkundum. Ardından salondan çıkıp lavaboya gitti.

Rahatça esneyip kendimi koltuğa attım. Jinyoung lavabodan çıkasaya kadar uyuyabilirdim bence. Koltuğa uzanıp bacaklarımı büktüm. Ardından elimi kafamın altına koyup kapattım gözlerimi.

Kafama atılan yastık ile gözlerimi açtım. "Jackson iki dakika lavaboya gittim uyudun mu hemen?" diyen Jinyoung'a bakıp yastığı tekrar ona fırlattım.

"Uyumuyordum."
"Horluyordun."
"Horlamam ben."
"Kendi kulaklarımla duydum."
Yanımdaki yastığı da kafasına atıp "Horlamadığım için duyamazsın." dedim.

Gülüp yastıkla kalmayıp örtüyü üzerime attı. Üstüme çıkmasıyla koltukta tepinmeye başlamıştım bile. "Jinyoung, kalk üstümden. Eğer kalkmazsan sana bunu ödetirim." diye isyan ettiğimde umursamadan kahkaha attı.

Birkaç saniye sonra üstümden kalktığında örtüyü çekip Jinyoung'a baktım. Ellerini teslim olur gibi yapıp dudaklarını büzdüğünde ayağa kalkmamla üst kata koşmuştu.

Koşarken kahkaha atmayı da eksik etmiyordu. Aera bu saatte okulda olduğu için ev boştu. Peşinden koşup yakaladığımda bağırmaya başladı. "Özür dilerim, özür dilerim kahvaltıyı ben hazırlarım ödeşiriz." dediğinde ikna olmuştum açıkçası.

Sıkıca tuttuğum ellerini bıraktığımda derin nefes aldı. "Sen kahvaltıyı hazırla o zaman." deyip kıvırta kıvırta merdivenlerden inmemle gülüp "Götünü sallama Jackson." dediğinde kahkaha attım.

Üstümü değiştirip saçıma siyah bandanamı takıp mutfağa gittim. Jinyoung kahvaltıyı hazırlamış üstüne bir de haber vermeden yemeye başlamıştı.

"Çok kınıyorum seni Jinyoung..." deyip oturdum masaya. "Çağırdım seni eğer gelmezsen başlarım ben dedim duymadın mı?" dediğinde kafa salladım iki yana. "Tamam bağırmamış da olabilirim ama dedim." dedi. Gülüp yemeye başladım.

Çalan telefonuna baktık ikimizde. Kırmızı kalp ile kaydedilen biri arıyordu. Elindeki çatalı masaya koyup gülümseyerek açtı telefonu. Dinlediğimi belli etmemeye çalışarak bir şeyler yiyordum.

Kısa bir süre sonra "Bebeğim, rahatsız mısın?" dediğinde Jinyoung'a döndüm. Bana bakmadan kalkıp çıkmıştı mutfaktan. Arkasından yaklaşık beş saniye bakıp omuz silktim.

Jinyoung'un bebeği.

Jinyoung'un bebeği rahatsız mıydı?

Kızın ne kadar şanslı olduğunu geçirip iç çektim. Belli ki birbirlerini çok seviyorlardı. Midemin kasılmasıyla kaşlarımı çattım. Tanrım neden birkaç gündür değişik hisler yaşayıp duruyordum ki?!

Yaklaşık on dakika sonra masaya oturan Jinyoung'a döndüm. "Özür dilerim, kalkmam gerekti." dediğinde omuz kaldırıp "Önemli değil." dedim.

Jinyoung'a giymesi için kıyafet verdiğimde o üstünü değiştirirken ben ise mutfağı topluyordum.

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin