if i killed someone for you

107 21 104
                                    

Kafeye akşam saatlerinde, ağlayarak giren Jinyoung'u gördüğüm gibi, dizdiğim kurabiyeleri bırakıp yanına koştum.

Gözyaşlarını bir çırpıda silip en yakınımızdaki masaya oturttum. Kafede çalışan Yugyeom bir bardak su getirip masaya koyduğunda Jinyoung'a döndüm. "Bir şey mi oldu?" dediğimde kafasını sallayıp "Hyejin'den nefret ediyorum!" dedi.

Akşam saatlerde kafe çok dolu olduğundan dolayı Jinyoung'un bileğinden tutup kaldırdım. Önüme alıp ellerimi omzuna koydum ve yürümeye başlamasıyla ben de arkasından yavaşça yürüdüm. En arka odadaki mutfağa geldiğimizde kafasına geçirdiği kapüşonu indirip yüzünü yıkadı.

Tekli koltuklardan birine oturduğumda Jinyoung karşı koltuğa oturmak yerine dizime oturup elimi avuçladı. "Hyejin, ne yaptı?" "Jackson... sevgilim, ben her fırsatta basına duyurmaya çalışıyorum biliyorsun değil mi?" dediğinde kafa salladım. "Ben de her seferinde gerek olmadığını söylüyorum." "Ama sevgilimin Hyejin olarak bilinmesini istemiyorum... Bugün programda açıklamayı düşünüyordum, ama Hyejin hesabına benimle beraber önceden çekindiğimiz bir fotoğrafı atmış."

"Altına upuzun bir açıklama yapmış-" "Ne gibi?" "Beni çok sevdiğini, ilişkimizin çok iyi yürüdüğünü ve havalar soğumadan tatile çıkma kararı aldığımızı." "Öyle bir karar mı aldın-" "Hayır tabii ki de." Uzun bir süre önüme bakıp birkaç saniye sonra, bana bakan Jinyoung'a döndüm. "Gidin, tatile."

Dizimden kalkıp önüme çömeldi. "Nasıl?" "Gidin bir hafta.. dönmeyin, olur mu?" deyip doğruldum. Birkaç saniye sonra Jinyoung da doğrulup bileğimi kavradı. Bedenimi önüne doğru çekip "Gitmek istemiyo-" "O zaman Hyejin'e gitmek istemiyorum, yalan haberler verme diyeceksin. Benim Hyejin ile uğraşma zorunluluğum yok. Senin de yok. Hyejin senin neyin olyor Jinyoung? Yanıma gelip ondan nefret ediyorum diye ağlamayı biliyorsun ama Hyejin'e gelmek istemiyorum diyemiyorsun. Benim sizin aranızda geçen saçma sapan olaylarla uğraşma gibi bir zorunluluğum da yok. Ben senin sevgilinim Jinyoung, eski sevgilin ile olan sıkıntılarını dinlemek zorunda değilim."

Mutfaktan çıkıp Yugyeom'un yanına gittim. "Evine gidebilirsin Yugyeom, ben hallederim." "Ama daha beş saat var-" "Evine git Yugyeom." kafa sallayıp üstündeki önlüğü çıkardı ve eşyalarını alıp kafeden çıktı.

İçi tıklım tıklım, kocaman kafede tek başıma kalmış, gelen müşteriler ile ilgileniyordum.

Yaklaşık on dakika sonra Jinyoung yavaş adımlarla yanıma geldi. Tam konuşmak için ağzını araladığında gelen müşteri ile sustu.

İstediği kahveyi hazırlayıp masasına götürdüm, ardından ise Jinyoung'un yanına ilerledim. Dizerken yarım bıraktığım kurabiyeleri diziyordu. Sonuncusunu da koyup yüzündeki maskeyi çıkarıp masaya koydu.

Jinyoung, oldukça ün kazanmıştı bu birkaç ayda. Çekimler önceden Çin'de de yapıldığı için orada da fazlasıyla ilgi görüyordu. Kore'de zaten artık ismini duymayan kalmamıştı. Dizi reytingleri her geçen gün artıyordu ve yüzünde maske olmasına rağmen tanıyan bir sürü kişi olmuştu.

Kaşlarımı çatıp Jinyoung'a döndüm. Birilerinden ilgi falan mı istiyordu? Üstümdeki hırkayı çıkarıp kasanın yanındaki sandalyelerden birinin üstüne koydum.

Birden tişörtümün eteklerinden çekilmem bir olmuştu. Sonrasında ise dudaklarımdaki ıslaklığı hissetmem...

Burnuma dolan kokudan Jinyoung olduğunu anlamıştım. Bir elini sırtıma, diğerini saçlarıma geçirmiş, alt dudağımda oyalanıyordu.

İnsanların fısıltısını ve kamera seslerini duyabiliyordum. Karşılık vermediğimde Jinyoung geri çekiliyordu ki elimi ensesine koyup karşılık verdim.

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin