lovesong

111 19 67
                                    

Ayın sekizi; tekrardan kafeden çıkıp taksiye bindim ve eve gittim. Kafede öpüşmemizden sonra tabii ki herkes sevgili olduğumuzu öğrenmişti. Destekleyen kişiler kadar nefret yorumları da almıştık ama sikimde değildi.

Jinyoung'un sevgilisinin, yani benim bir kafede çalışmam da gündemde kalmıştı. Beni veya Jinyoung'u görmek için bile kafeye gelenler oluyordu. Bazıları hergün gelip, Jinyoung gelir mi acaba diye bile bekliyorlardı.

Taksiden inip eve girdim. Ev boştu. Yatak odasına geçip üstümü değiştirdim ve yatağa uzandım. Biraz telefonla oyalanıp karnımın acıktığını fark ettim. Üşenerek yataktan kalktım ve mutfağa doğru adımladım. Jinyoung ile dün yaptığımız, artan kekleri gördüğümde hemen kek kabını kucaklayıp salona geçtim.

Biraz atıştırdıktan sonra koltukta uyuyakalmıştım. Gece dokuza yaklaşırken uyandığımda, salondaki bahçeye çıkan cam, sürgülü kapıya baktığımda havanın karardığını anlamıştım.

Hafifçe doğrulup Jinyoung'a seslendim. Cevap yoktu. Daha gelmediğini düşünüp telefonumdan Jinyoung'un numarasını tuşladım.

Ulaşılamıyordu. Birkaç defa daha arayıp diğer koltuğa telefonumu fırlattım. Sette olduğundan dolayı açmadığını düşünüp koltuğa tekrardan uzandım.

Saat gece yarısını geçtiğinde tekrar Jinyoung'u aradım. Çok nadiren sabaha doğru gelirdi ve bana haber etmeyi ihmal etmezdi.

Fakat bugün öyle olmamıştı. Sabaha kadar Jinyoung'a ulaşmaya çalışmıştım. Aramadığım, sormadığım kişi kalmamıştı. Hari setten erken ayrıldığını söylediğinde telaşlanmıştım ama aklıma geçen ay gelmişti. O gün de bana haber vermeden gitmişti Jinyoung.

-

Saate baktığımda yediye geldiğini gördüm. Koltuğa oturup uykusuzluktan zor açtığım gözlerimi kapattım.

Sol gözümden akan yaşı hissettiğimde yanımda duran yastığı yere fırlattım. "Sikik herif!" istemsiz gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken saniyesinde ağlamaya başlamıştım. Bu saate kadar gelecek diye kendimi kandırıyordum ama ne gelmişti ne de haber vermişti.

Elimle yüzümü kapatıp, oturduğum koltukta bacaklarımı kendime doğru çektim. Mark telefonlarını açmıyordu. Jinyoung'a zaten ulaşılmıyordu.

Orada yaklaşık bir saat sadece ağlamıştım. Koltuktan yavaşça kalkıp duşa girdim.

-

Bugün üçüncü gündü. Üç gündür ne telefonlarımı açmıştı ne de eve gelmişti.

Telefonum mutfakta çaldığında koşarak mutfağa gittim.

Ama arayan kişi Jaebeom hyungdu.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim Hyung?"
"Nasılsın?"
"Jinyoung'u bekliyorum."
Derin nefes alıp birkaç saniye konuşmadı. "Hava almaya çıkalım mı? Sen, ben Youngjae."
"Hyung... Siz çıkın. Jinyoung gelir belki birazdan. Evde onu bekleyeceğim..."

Jaebeom hyung kabul edip telefonu kapattı. Beş saat sonra Jinyoung hala gelmediğinde üstümü değiştirip evden çıktım.

Sete vardığımda Hari'yi görmemle yanına koştum. Beni gördüğünde gülümseyip uzun süre görüşmediğimizden dolayı sevinçle kollarını boynuma sardı.

Birkaç saniye sonra ayrılıp gözlerini bedenimde dolaştırdı. "Zayıflamışsın Jackson, kendine bakmıyor musun?" dediğinde gözlerimi etrafta dolaştırdım, Jinyoung'u görebilmek umuduyla.

Hari bir şeyler diyordu ama dediklerini dinlemek yerine gözlerimle Jinyoung'u arıyordum. "Jackson beni dinliyor- Tanrım! Ağlıyor musun?"

Yüzümü avuçlayıp gözyaşlarımı sildi. "Jinyoung...neden yok?" dedim titreyen sesimle. "Jackson, gel konuşalım biraz." deyip karavanına girdiğinde ben de peşinden gittim.

Tekli koltuğa oturdum. Hari tam karşıma oturmuştu. "Dün Mark geldi sete." dediğinde konuşmak için ağzımı araladım ama beni susturdu. "Hayır, yanında Jinyoung yoktu. Yönetmenle bir şeyler konuştular ve Jinyoung için izin istedi. Hyejin ise iki gün önce izin istemişti zaten. Bu yüzden de çekimler iptal. Normalde bugün çekim yok, ben senaryolarımı evde çalışmak için almaya geldim." dediğinde kafa sallamakla yetindim.

Uzun süre bir şey demeden düşünüp en sonunda "Beni istemiyor o zaman." dedim. "Saçmal-" "Neyse, ben de mal gibi onun için üzülmem artık. Teşekkür ederim sana da, bana çok desteğin oldu." deyip doğruldum ve hemencecik karavandan çıkıp uzaklaştım oradan.

Ellerim hafiften titremeye başladığında ilk geçen taksiyi durdurup Jinyoung'un evinin adresini verdim.

İçeri girdiğimde gözyaşlarımı umursamayıp yatak odasına çıktım. Buraya gelirken getirdiğim bavullarıma tekrardan eşyalarımı koydum.

Sakince tüm eşyalarımı da toplayıp yatak odasına göz gezdirdim. Akşam olmuştu. Yatağın yanında duran resmimizi gördüğümde usulca yanına gidip elime aldım. Gözyaşlarım birden hızlandığında çerçeveyi duvara fırlatmam ve kırılması bir olmuştu.

Daha geçen gün topladığım yatak örtüsünü tekrardan bozdum. Elimi yanlışlıkla yatak başlığına çarptığında iç çektim. Bileğimi avuçladığımda, bilekliği hissettim.

Sol elimi yavaşça bileğimden çekip bir kere bile çıkarmadığım, Jinyoung'a çıkarmayacağım diye söz verdiğim kırmızı bilekliğe baktım.

-

bu bölümden sonra çoğu şey yavaş yavaş yerine oturacak 💃

2jae fic yazıyorum, şuan altı bölüm ve yayımlamayı düşünüyorum 😝

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin