amnesia

107 20 94
                                    

İç çekip bilekliği çıkarmadan, bavulumu alıp aşağı kata indim. Çebimdeki anahtarı koltuğun üzerine fırlatıp, ayakkabılarımı giydim.

Kapıyı arkamdan kapatıp derin nefes aldım. Jinyoung beni buna zorlamıştı.

Telefonumdan Jaebeom hyung'un numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm. "Alo?" karşı taraftan ses geldiğinde boğazımı temizleyip "Hyung... senden bir şey isteyebilir miyim?" dedim.

"Söyle." "Bana biraz borç verir misin, ev kiralayacağım." dediğimde hemen düşünmeden cevap verdi. "Hesabına atarım." "Teşekkür ederi-" "Ama bugün bizde kalacaksın, konuşalım." onaylar mırıltılar çıkarıp telefonu kapattım.

Taksiye binip evlerine gittiğimde Youngjae kapıyı açtı. Yüzünün asık olduğunu gördüğümde hemen bavulu içeri koyup yüzünü avuçladım. "İyi misin?" kafa sallarken gözyaşları yanaklarından süzüldü.

Bileğinden tutup koltuğa oturttum. Çebimdeki temiz peçeteden bir tane çıkarıp gözyaşlarını sildim. "Neden ağlıyorsun?" "Hyung..." kendini toparlayıp tam konuşacakken kapı sesini işittik ikimizde.

Birkaç dakika sonra Jaebeom hyung'u gördüğümüzde Youngjae hemen fark etmemesi için gözyaşlarını sildi. Fakat Jaebeom hyung kaşlarını çatıp "Youngjae." dediğinde, sesi sert çıktığından dolayı Youngjae hafif sıçramıştı. Lavaboya gitmek için kalktığında, Jaebeom hyung, Youngjae'ye doğru yürümeye başladı.

Hemen ayaklanıp önüne geçtim. "Hyung, dur..." Youngjae'de durdurmamdan fırsat bulup hemencecik lavaboya doğru koştu.

"Hyu-" "Benden kaçıyor!" "Bağırma..." gözlerini kapatıp derin nefes aldı. "Sakince konuşacağım, gerçekten..." dediğinde kafa sallayıp önünden çekildim. Tam gidecekken elinden tutup durdurduğumda bana döndü. "Üstüne gitme, biliyorsun üzülür..." dediğimde kafa sallayıp yanına gitti.

Ben de her ihtimale karşı peşinden gittim. Çünkü Jaebeom hyung sinirlerine hakim olamıyordu ve bu en çok Youngjae'yi etkiliyordu. Lavabonun kapısını tıklattığında Youngjae'nin sesi duyuldu.

Usulca açıp içeri girdi. Benim yanında geldiğimi bildiğinden dolayı lavabonun kapısını kapatmamıştı.

Youngjae korkak gözlerle Jaebeom hyung'a bakarken, Jaebeom hyung kollarını güven verircesine Youngjae'ye sardı. Bu hareketiyle Youngjae'nin hıçkırıkları artmıştı. Büyük ihtimalle Jaebeom hyung yine sinirlenip Youngjae'ye bağırmıştı. Çünkü Youngjae, Jaebeom hyung ona bağırdığında kendisine zarar vermesinden korkar, ondan kaçardı.

Jaebeom hyung'da böyle her seferinde sadece sarılarak bile ona güven vermeyi başarırdı. Birkaç dakika sonra ayrıldıklarında Jaebeom hyung usulca elini Youngjae'nin çenesine yerleştirdi ve kafasını hafif yukarı kaldırdı. Youngjae'nin boyu ona göre kısa olduğundan dolayı böyle kolaylıkla öpebiliyordu.

Youngjae, Jaebeom hyung'un tişörtünü kavradığında, Jaebeom hyung dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Gülümseyip salona gittim. Jinyoung ile ben kavga ettiğimizde kolay kolay unutamazdık. Bizim ilişkimiz bir sarılmayla güven bulmazdı... Zaten Jinyoung beni sik gibi bırakıp gitmişti.

Birkaç dakika sonra yanıma geldiklerinde Youngjae'ye baktım. Oldukça mutluydu. İlişkilerinin başından beri tanıyordum onları. Jaebeom hyung ile dostluğumuz çok eskilere dayanıyordu. Onlar her kavga ettiğinde Youngjae derdini bana açardı. Jaebeom hyung anlatamazdı öyle kolay kolay... Ben onu sadece sakinleştirirdim. O da gidip Youngjae ile konuşurdu.

Önceden de dediğim gibi; çok sık kavga ederlerdi ama bu ilişkilerini etkilemezdi.

"Jinyoung aramadı mı hiç?" dedi Jaebeom hyung koltuğa otururken. "Hayır." dediğimde Youngjae "Neden gitmiş olabilir ki?" dedi. "Bilmiyorum ve konuşmak istemiyorum." dediğimde ikisi de anlayışla karşılamışlardı.

Youngjae, Jaebeom hyung'un yanına oturduğunda koltuğa uzanıp gözlerimi kapattım. "Bu arada, parayı hesabına attım. Borç olarak görme, ödemene gerek yok Jackson." dediğinde gözlerimi açmadan teşekkür ettim.

Yaklaşık on dakika sonra Youngjae üstüme örtü örtüp tekrar Jaebeom hyung'un yanına oturdu. Fısıldayarak, beni rahatsız etmemeye özen göstererek konuşuyorlardı.

Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir süre sonra birden gözyaşlarına boğulmam bir olmuştu. Yataktan aniden doğruluğumda sanki bunu bekliyormuşçasına yanıma geldiler.

Jaebeom hyung sırtımı sıvazlarken hıçkırıklara boğuluyordum. Her ne kadar umursamamış gibi gözükmeye çalışsam da, canım o kadar çok acıyordu ki...

En çok değer verdiğim kişi beni bok gibi bırakıp gitmişti. Jinyoung'un böyle bir şey yaptığını aklım almıyordu... O beni seviyordu, ben onu seviyordum. Biz birbirimizi çok seviyorduk...

[Flashback / beş gün önce]

Kafede işim erken bittiğinden dolayı saat üç civarı eve gittim. Kapıyı usulca açtığımda birkaç saniye sonra Jinyoung koşarak sarıldı. Birden sarılmasıyla geriye afalladım. Gülerek karşılık verdiğimde elleri belimde dolalı dururken yüzüme baktı.

"Ne oldu?" dediğimde gülümseyip "Seni, çok, özlemişim, çok, çok, çok..." kelimeleri arası dudaklarıma öpücük kondurup geri çekiliyordu.

Ben de ellerimi ensesine koyup, dudaklarını dudaklarıma bastırıp, yavaşça alt dudağında oyalandım.

Kalçasına elimi koyduğumda anlayıp kucağıma yerleşti. Yavaş adımlarla salona gidip koltuğa oturdum.

Saçlarını okşarken "Erken mi geldin eve?" diye sordum. "Hayır, ben geldiğimde saat sabah beşti. Çok yorgun olduğum için odaya çıkmak yerine koltuğa uzandım. Sabah sekiz gibi senin seslerin ile uyandım ama sen kafeye geç kaldığın için koşarak çıktın ve beni görmedin." dediğinde kafa salladım.

Belindeki parmaklarımı tombul yanaklarına çıkarıp, yanaklarını sıktırdım hafifçe. Sıkıp bırakıyordum ve Jinyoung şikayet etmek yerine öylece bekliyordu. Yanaklarına öpücük bırakıp hafifçe ısırdım ve Jinyoung'u tutarak koltuğa uzandım.

Yanaklarını şişirip, dudaklarını büzdüğünde kıkırdayıp öpücük kondurdum. "Seni çok az görebiliyorum. Hep settesin." dediğimde dudaklarını yalayıp özür diledi.

"Hari hergün seni bana soruyor." dediğinde kıkırdadım. "Hari bana aşık." kahkaha atıp "Kesinlikle sana aşık." dedi.

Belindeki elimin yardımıyla Jinyoung'u daha da kendime doğru çektim, koltuktan düşmemesi için. "Rahat mısın?" dediğimde kafa salladı. "Çook..." "Aera aradı bugün beni." gözlerini gözlerime kilitleyip devam etmem için mırıldandı. "Senin şuan çektiğin diziyi izlemeye başlamış." dediğimde kaşlarını kaldırıp "Eyvah..." dedi.

"Neyse boşverelim ve uyuyalım, çok yorgunum..." deyip gözlerimi kapattım.

-

🏃‍♀️

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin