Three days

204 32 226
                                    

Benim olmadığına emin olduğum alarm sesiyle açtım gözlerimi. Terlediğimden dolayı üstümdeki örtüyü yere fırlatmıştım ki yanımda duyduğum ses ile hafif sıçradım.

Jinyoung'un dün yanımda yattığını hatırladığımda birden beynime kan sıçramıştı. Alarmı kapatıp doğruldu yatakta. "Ben de örtünüyordum, neden yere fırlattın?" diye isyan ettiğinde yerden kaldırıp yatağa koydum örtüyü.

"Günaydın." deyip kalktım yataktan. Jinyoung ise tekrardan örtünün içine girip gözlerini kapatmıştı. Onun bu haline kıkırdayıp dolaba yöneldim. Eğer şuan uyuyor olsaydı saatlerce onu izleyebilirdim...

Kıyafetlerimi alırken birden yataktan kalktığında ona döndüm. "Siktir, bugün Hyejin gelecekti!" deyip koşarak odadan çıktığında alt dudağımı dişledim. Tamam, adını öğrenmiş oldum...

Üstüme kıyafetlerimi geçirip salona gittim. Jinyoung'un "Jackson, ben çıkıyorum!" diye seslendiğini duyup "Dik-" lafımı kapanan kapı sesi kesmişti. Burukça gülümseyip lafımı tamamladım kendi kendime. "Dikkatli ol..."

Aera yanıma gelip "Abi, ben çıkıyorum." dediğinde kafa salladım. Ardından Aera da gitmişti. Mutfaktan bir şeyler atıştırıp çıktım evden.

Jaebeom hyung daha ortalarda gözükmediği için kafeyi açıp içeri girdim. Kek yapmaya başlamıştım. Küçük kek kalıplarını fırına atarken içeriden gelen sesleri duyup yanlarına gittim.

Üstüme atlayan beden ile ne olduğunu anlamamıştım ki Jaebeom hyungun gülüşünden onun Youngjae olduğunu anlamam zor olmamıştı. Ellerimi beline sarıp sırtını sıvazladım. Bedenimden ayrılıp yanımıza gelen Jaebeom hyunga döndü.

"Bugün mü geldin?" dediğimde kafa salladı. "Evet, Jaebeom beni almaya geldiği için geç kaldı. Kusura bakma..." dediğinde şakasına kafasına vurdum hafifçe ki anında kafamda hissettiğim acı ile yüzümü ekşittim. Youngjae de karşılıksız kalmayıp Jaebeom hyungun kafasına geçirmişti bir tane. Ardından gülmeye başlamıştık

Kekleri fırından çıkarıp dizdiğimde hava almak için dışarı çıkmıştım ki az ötede gördüğüm görüntü hiç iç açıcı değildi...

Tamam, duvara yaslanıp öpüşen Jinyoung görmeyi hiç mi hiç beklemiyordum.

Midemin kasılması ve dolan gözlerimle o yöne bakmaya devam ediyordum ki daha fazla onları izlersem şuracıkta hıçkırarak ağlamaya başlayacağımı da biliyordum.

İki haftada kendine aşık etmişti beni. Ama hiçbir zaman beraber olamayacağımız gerçeği canımı acıtıyordu işte...

Onlar birbirlerini seviyorlardı ve ben sırf Jinyoung'dan hoşlandığım hatta ona aşık olduğum için onların arasını bozmak gibi bir düşüncem de yoktu tabii ki.

Hem, hem Jinyoung çok üzülürdü... Jinyoung o kadını çok seviyordu, o çok üzülürdü. O üzülürse-Tanrım o üzülürse ben ne yapacaktım?

Yanaklarıma süzülen sıcak sıvıyı fark edip kafenin içine attım kendimi. Ardından zorla tuttuğum hıçkırıklara serbest bıraktım teker teker.

Jaebeom hyung ve Youngjae yanıma koşarak geldiklerinde ne olduğunu soruyorlardı ama ne diyecektim ki? Jinyoung'u sevgilisiyle öpüşürken gördüm mü?

"Dışarıda bir şey mi gördün?" dedi Jaebeom hyung. Kafa sallamakla yetinip durmak bilmeyen gözyaşlarımı sildim. Ardından açılan kapıya dönüp bakma zahmetinde bulunmamıştım. Ta ki Jinyoung'un "Ne oldu?!" diye bağırışına kadar.

Gözyaşlarımı son kez silip arkamı dönecektim ki Jinyoung çoktan yanıma gelmişti bile. Ellerini omuzlarıma koyup başını eğdi. Böylece boylarımızı eşitlemiş oldu. "Neden ağlıyorsun?" dediğinde bahane arıyordum ki Jaebeom hyung benden önce davranıp "Belini masaya vurdu." dedi.

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin