left and right

171 23 250
                                    

"Jackson, altı tane ayak parmağımız olsaydı ne olurdu?"

"Altı tane parmağımız olmuş olurdu?"

"Hayır öyle değil gerizekalı... Ayakkabı ayağımıza sığmazdı."

"Sen bi sus. Sen beni gıcık ettin."

"Etmedim. Çıkar göster!"

"Arsız herif..."

"Yürü git."

"Ben mi?"

"Git götünü sikerim."

"Siktin zaten amına koyayım!"

"Ne diyorsunuz?" diyen Aera'ya döndük ikimizde. Boğazımı temizleyip yalandan öksürdüm. "Bavulunu hazırladın mı?" diye sorduğumda kıkırdayıp kafa salladı. Yerimden doğrulup Jinyoung'a dişlerim arasından fısıldadım. "Siktim seni."

Aera ayakkabılarını giyerken Jinyoung maskesini takıp saçlarını arka doğru attırdı. Hırkamı üstüme geçirirken "Gören de ünlüsün sanacak havalara bak, maske falan takmış." dedim alayla ki götümde hissettiğim acı ile yüzümü ekşittim. "Cidden arsızlaştın sen!" diye arkasından bağırdım.

Havaalanına gidip uçağın kalkış saatini bekliyorduk. Yaklaşık on beş dakika kaldığında ayaklandım. Jinyoung kollarını kocaman açıp Aera'ya baktığında Aera hemen anlayıp sımsıkı sarıldı. "Kendine dikkat et tamam mı? Biz abinle seni görmeye sık sık geliriz..." dedi. Kafa sallayıp bana döndüğünde anında dolan gözlerine burukça gülümseyip sarıldım ki hemen ağlamaya başlamıştı. "Abi...kendine dikkat et. Eğer sana bir şey olursa b-ben tek başıma ne yapacağım?" dedi. Saçlarını okşarken ensesine öpücük kondurdum. "Hergün ara beni tamam mı? Ben de seni ararım özlettirme kendini ama derslerini de bırakma bebeğim..." dedim sesimin titrememesine özen gösterip. Bedenimden ayrılıp kafa salladı ardından ise arkadaşı ile beraber gittiler.

Jinyoung elini belime attığında ona döndüm. Gözyaşlarımı silip yüzündeki maskeyi indirdi çenesine kadar. "Bebeğim..." deyip sarıldığında ellerimi boynuna doladım. Yaklaşık on saniye sonra ayrılıp "Gidelim..." dedim. Kafa sallayıp parmaklarını parmaklarıma geçirdi. "Maskeni tak." dediğimde hemen takıp önüne dönmüştü. Şuan Jinyoung'un başına toplaşan insanlar ile uğraşacak bir durumda değildim.

Eve geldiğimizde koltuğa oturdum. Jinyoung hemen yanıma oturup elimi avuçladı. "Sete gitmem gerek..." kafa sallayıp "Git o zaman." dedim. "Bugün...sahil kenarında çekim yapacağız. Gel hava al." dediğinde kısa sürelik göz temasından sonra kafa salladım.

Üstümüzü değiştirip çıkmıştık evden. Çekim yerine geldiğimizde etrafa bakındım, görevliler ve oyuncular hariç kimse yoktu. Küçük ama oldukça güzel bir yerdi burası. Hafif esen rüzgar saçlarımı havalandırırken deniz kokusunu derince çektim içime. Jinyoung yönetmenin yanına gitmişti. Ona döndüğümde Hyejin yanına ulaşmıştı hemen. Adamın anlattıklarını dinlerken alt dişini ısırıyor, parmakları ile oyalanıyordu.

Adam sözünü bitirdiğinde Jinyoung bir şeyler dedi ve bana dönüp oraya gitmemi işaret etti. Ne olduğunu anlamayarak yanlarına gittiğimde parmaklarını parmaklarıma geçirmesiyle kaşlarımı kaldırdım. Ne yapmaya çalışıyordu?

"Jackson...benim sevgilim." dediğinde yakınımızdaki herkesin gözleri bizi bulmuştu. Sertçe yutkunup Jinyoung'a döndüm. "Hyejin ile ayrıldık ve ayrıldıktan sonra basına yalan haber vermiş." dedi. "Bilmenizi istiyorum çünkü her çekeceğimiz sahneden Jackson'ın da haberi olsun."

Adam küçük çaplı bir şoktan sonra konuşmasına devam etti. "Peki. Konuşun gelin." dediğinde karavana girdik beraber. "Çok ani oldu." dediğimde Jinyoung masanın üzerinde duran kalın sayfalı, senaryoları yazan defteri alıp kucağıma bıraktı. "Oku. Sonra bana kızma." dediğinde defteri açmadan kucağımdan koltuğa bıraktım. "Ne çekeceğinizi bilmiyorum ama sorun değil, çıkalım." deyip ayaklandım. Jinyoung'u beklemeden karavandan çıkıp kalabalığın arasına karıştım.

Let's rise together | jinson ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin