"Seni anlıyorum" diyen insanlara, William Shakespeare söyle cevap veriyor. "Hissedemediğin bir şeyi anlayamazsın."
🥀🥀🥀🥀🥀
RÜYA'NIN AĞZINDAN
Sı - kıl - dım
Sıkıldım yaa.
Gerçekten çok sıkıldım...
Ders matematik ve ben sıkıntıdan patlıyordum. Daha bundan sonra bir ders daha vardı. Akşam akşam şu dersi koymasalardı ne olurdu sanki?
Aklıma gelen şeyle birlikte sırıttım hafifçe. Biz nasıl bir milletiz yaa. Sabah matematik olsa; 'sabah sabah matematik mi olur' deriz. Akşam olsa, 'akşam akşam neden matematik' diye sorgularız kendimizce. Bence hayatımızda hiç olmasın. İşte bu fikir çok güzel geldi kulağa. Sözelci olduğum için sayısal derslerinden sıkılıyorum ne yapayım.
Bu benim suçum değil.
Suç, matematiği bulan kişi de.
Bu dersi her kim bulduysa, gidip onu bulmak gerekiyor.
Hayır böyle sıkıcı bir dersi çıkarttığına pişman etmeyeceğim canım. Sadece matematiği çıkartırken aklında ne vardı, neden böyle bir ders çıkarttı onu soracağım.
O kadar yani...
"Evet, anlamayan var mı?"
Öğretmenin sorusuyla birlikte dikkatimi oraya vermeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çünkü veremiyorum ki.
"Ben yine anlamadım hocam."
Çağrı'nın söylediğiyle sırıttım hafifçe. Öğretmen de gözlerini devirerek bıkkınca baktı ve aynı konuyu yine anlatmaya başladı. Çağrı'nın dersin başından beri tek söylediği şey buydu. Öğretmende onun anlamadığını düşünerek aynı soruyu tekrar ve tekrar tahtaya yazarak anlatıyordu. O esnada da sınıftakiler başka şeylerle uğraşıyordu. Kimsenin ders umrunda değildi yani. Hakikaten biz üniversite sınavında ne yapacaktık?
Gerçi benim derslerim iyiydi. Sayısalı sevmesem bile, yine de evde akşamları yeteri kadar çalıştığımı düşünüyorum. Sınavlardan da yüksek not alıyordum. Performans ve proje ödevlerimi de zamanında teslim ediyordum. Dün de edebiyat dersinde verilen grup ödevlerini sunmuştuk sınıfta. Sarp'la ben, Çağrı'yla da Çağla'ydı. Ve bizim sonumumuzu çok beğenmişti öğretmen. Bunu dile getirmişti.
Bu düşüncelerimle beraber gözüm Bora'ya kaydı bir anlığına. Bana bakıyordu. Gözünü bile kırpmadan. Yeşillerimi devirip önüme dönmem bir oldu. Sarp Çağrı'yla konuşuyordu. İyiki fark etmemişti.
Bazıları kendini birilerinin dünyasını dengede tutan en önemli parça sanıyor. Bir giderse hayatı mahvolacak, bir daha asla toparlayamayacak ve bu yüzden ebediyen kendine mahkum sanıyor.
Bora kesinlikle böyle düşünmüştür. Ondan sonra kendime hiç gelemeyeceğimi, kendimi toparlayamayacağımı falan düşünmüştür. Ama öyle olmamıştı işte. Ben gayet de iyiydim şu an. Hem de çok iyi... Hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım.
Oysa kimse kaybetmek istemez değer verdiği birini. Direnir, savaşır, yara alır... Ama sonsuza kadar böyle devam edeceği anlamına gelmiyor bu. Onun için savaşmamıştım bile.
'Gidiyorum' demişti, sadece bakmıştım.
'Hoşçakal' demişti, gözyaşlarım kendiliğinden akmıştı.
Ama sanırım o gidiyor diye değildi akan gözyaşlarım. 2 yılımı nasıl ona verdiğimdi? Nasıl ona güvendiğimdi? Ben bunları düşünmüştüm o an. O gitmişti. Ben geri gelmesi için bir şey yapmamıştım. Sadece arkasından gidişini izlemekle kalmıştım. O kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYAMSIN
Teen FictionBu zengin bir kızın hikayesi değil. Bu, çirkin, güçsüz ve ezik bir kızın hikayesi değil. Bu, eski sevgilisinin aldattığı bir kızın hikayesi değil. Bu, ailesi tarafından sevilmeyen bir kızın hikayesi de değil. Bu bir mafya hikayesi hiç değil. *****...