Mesele 'sevmek' değil azizim.
Kime sorsan seviyor zaten.
Mühim olan güzel sevmek.
Kırmadan, dökmeden,
Yormadan, acıtmadan...😎😎😎😎😎
Kim daha zengin?
Parası olan mı, sağlıklı olan mı?
Kim daha güçlü?
Seksen yaşında sabah koşusu yapan mı, yirmi yaşında hayattan bıkmış genç mi?
Kim daha güzel?
Aynalarla konuşan mı, etrafa neşe saçan mı?
Kim daha akıllı?
Tüm gün sadece çalışan mı, hayatı yaşayan mı?
Kim daha tok?
Başkasının teriyle doyan mı, ekmeğine emeğini katan mı?
Kim daha temiz?
Üstü başı parlayan mı, yalan konuşmayıp yüreği ışıldayan mı?
Kim dost?
Yara bandı yapıştıran mı, yaralarını öğrenmeye çalışan mı?
Hangisi gerçek?
Ölüm mü, yaşam mı?
Cidden hangisi daha gerçekti..?
Öldüren mi, yaşatan mı?
Peki ya yaşarken ölenler?
Kefenimi giymemekte ısrarcı olmuş ve sonucunda da ben kazanmıştım. Ama şimdi... Ne yapacağımı bilmiyordum. Tek bir cümle. Sadece üç kelimeden oluşan bir cümle insanı yaşarken öldürebilir miydi?
"Sen hep benimdin..."
Evet, bu lanet olasıca cümleyi fısıldamıştı kulağıma. Ve ardından devam etmişti. "Daima benim olarak kalacaksın..."
En sonda da eklemişti. "Artık kimsenin seni benden almasına izin vermem..!"
Bunları usulca kulağıma doğru fısıldıyordu ve ben sadece yüzümü buruşturarak dinliyordum. En son ise söyledikleri, "seni benden ancak ölüm ayırır. Sen ölene kadar benimsin." olmuştu. Ne yapsam boş, ne desem bomboştu. Kafasına koymuştu ve bugün bana o imzayı attıracak gibi görünüyordu. Bugün kendi ellerimle ölüm fermanımı imzalayacaktım. Bunu kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Doğruydu. Ben ölene kadar onun olarak kalacaktım. Bu yüzden de o imzalardan sonra ilk işim kendimi öldürmek olacaktı.
Sorular sorulmuş, cevaplar alınmış ve imzalar için o kara kaplı defter önümüze konulmuştu. Her ne kadar istememiş olsam da o 'evet' cevabını alabilmek için zorlatılmıştım. Hem de silahla. Babası resmen bana silah çekmişti ve bana başka bir çare kalmamıştı. Ölümüm onların ellerinden değil kendi elimden olmalıydı. Kimseye bu zevki yaşatmaya niyetim yoktu. Sessiz görecektim işimi.
Bu Bora'dan gerçekten de nefret ediyordum. Zamanında nasıl görmemiştim gerçek yüzünü hâlâ anlayamıyordum.
"Hadi ne bekliyorsun! İmzalasana şu defteri!"
Donuk gözlerimi önümde duran defterden aldım ve karşımda dikilen adama baktım. Hâlâ silah vardı elinde. Beni korkutmaya çalışıyordu ama benim korkum o silah değildi ki. Ben kendimden korkuyordum. Yapabileceklerimden korkuyordum.
Şimdi bir şey yapmıyorsam, sessiz kalıyorsam bu onları nakavt etmek içindi. Şimdi evet, sessizliğimi koruyordum. Ama gecenin sonu bu şekilde bitmeyecekti. Ölen sadece ben olmayacaktım. Bana dokunmaya çalışacak olan Bora'nın da benimle birlikte işi bitecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYAMSIN
Teen FictionBu zengin bir kızın hikayesi değil. Bu, çirkin, güçsüz ve ezik bir kızın hikayesi değil. Bu, eski sevgilisinin aldattığı bir kızın hikayesi değil. Bu, ailesi tarafından sevilmeyen bir kızın hikayesi de değil. Bu bir mafya hikayesi hiç değil. *****...