'Yokluğuyla eksilirim' diye düşündüğüm ne varsa, beni inanılmaz hafifletti.
🥀🥀🥀🥀🥀
Şunu anladım ki hayat o kadar da cömert değil. Her kahkaha mutlaka gözyaşlarına, her gülümseme bir gün hüzne dönüşüyor. Aslında hayat, hiç de cömert değil. Verdiği şeyi her zaman alıyor. Hiçbir gülüşün yanına kar kalamıyor. Hepsi de bambaşka gözyaşlarına gebe... Asla borçlu kalamıyorsun hayata. Uyanıp gözlerini açtığın her gün, yorgunlukla gözlerini kapatacağın gecelerin habercisi.
Gittiğin yollar, dönüşlerini hazırlıyor. Belki her gün birileri girerken hayatına, bir o kadar da insan çıkıp gidiyor. Aldığın her nefesi vermek zorundasın devam etmek için. Tuttuğun her eli bir gün bırakmak, sarıldığın herkese bir gün veda etmek zorunda bırakıyor hayat.
Ve bittiğinde hayat denen şey aslında nasıl geldiysen öyle gidiyorsun. Hiç gülmemiş, hiç ağlamamış, hiç sevmemiş, hiç kırılmamış, hiç yaşamamış gibi... Verilen her şey alınmış ve sen geldiğin hiçlikle gidiyorsun.
Olduğu yerden hâlâ bana bakıyordu.
Bende ifadesiz gözlerle ona doğru adımlamaya başladım yavaşça. Bu hareketimle birlikte dudağının yana doğru kıvrılışını izlemek zorunda kalmıştım. Şu an ise bahçede ki herkes oyununu bırakmış, bu tarafa doğru bakıyordu. Bunu hissedebiliyordum.
Ona yaklaştığımda ise durdum. Aramızda sadece bir adımlık mesafe vardı.
O bana bakıyordu, ben ona... Onun bana olan bakışları, benim bakışlarımın aksine derindi.
Derin,
Ve anlamlı.
Kendimden beklemediğim bir şekilde alaycılıkla sırıtarak başımı sağa sola doğru salladım. 'Buraya gelmemeliydin' dercesine. 'Ne işin var burada', 'sen hangi yüzle gelebiliyorsun' dercesine.
Ardından hemen eğilerek yerde ki topu aldım ve tekrardan onunla göz teması kurmayarak arkamı dönüp diğerlerinin yanına geri döndüm.
Çağla endişeyle bana bakıyordu. Ona, 'sorun yok' dercesine gözlerimi yavaşça kapatıp açtım. Anlamış ve derin bir nefes almıştı.
Çağrı ve Sarp'ta merakla bakıyorlardı bana şu an. Ama nedense ikisinin de yüzünde rahatlayıcı bir ifade gördüm. Hatta Sarp gülümsemişti. Hemen çektim onlardan bakışlarımı.
"E hadi, maçımıza devam edelim." derken elimde ki topu smaç atabilmek için hazırladım kendimi. Alev bana şaşkınlıkla bakıyordu. Onu görünce kahrolacağımı, mahvolacağımı falan sanıyordu tabi. Ama anca rüyasında görür.
Kolay kazanılandan kolay mı vazgeçilir?
İyi insanların en büyük yanılgısıdır karşısındakini kendisi gibi sanmak...
Seviyorsun diye seviyor sanırsın, sen güveniyorsun diye o da güveniyor sanırsın... Mesela, 'sonsuza dek onu asla yalnız bırakmayacağım.' diye söz verirsin kendi kendine, onun da ne zaman başın sıkışsa yardıma koşacağını sanırsın...Ama uzun sürer bu yanılgılar. Çünkü duyguları aynı yönde olmayan insanların yolları da aynı değildir. İlk yol ayrımında anlarsın bunu, ilk engelde, ilk kavgada, ilk yarada...
Mühim olan bunu ne kadar geç fark ettiğin değil, ne kadar görmezden geldiğindir. Bilirim ki seven görmez bazı şeyleri, aslında görmek istemez. Bilmek incitir bazen. Bu yüzden göğsünde söndürmeye çalışır o görmezden geldiği yangının alevini. En büyük yanılgı da bu aslında...
Çünkü bizim kalbimizdeki en derin yaraları, hissettiğimiz halde görmezden geldiğimiz bıçaklar açtı.
İnsan anlıyor bazı şeyleri ama çok geç kalıyor işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYAMSIN
Teen FictionBu zengin bir kızın hikayesi değil. Bu, çirkin, güçsüz ve ezik bir kızın hikayesi değil. Bu, eski sevgilisinin aldattığı bir kızın hikayesi değil. Bu, ailesi tarafından sevilmeyen bir kızın hikayesi de değil. Bu bir mafya hikayesi hiç değil. *****...