Multimedia'daki fotoğraf Tibet ile Nehir'in temsili olarak sarılmaları var. İyi okumalar!
- - - -
Korkuyordum artık. Bu anları bozmaktan.. Biz ikimiz çok güzeldik. Ama ona karşı içimde bir şey olmasına izin veremezdim. Belki çoktan izin vermiştim,olmamalıydı bu. Olmuştu işte! Şarkı bittiğini farkedemedik çünkü ikimizde anın tadını çıkarıyorduk. Yorulmuştuk artık. Yormuştu bizi aramızdaki gelgitler.. Ben; kafam onun omzunda bir hâlde kokusunu içime doldurup dururken, o ise beni sıkı sıkı sarmış dudakları alnımda duruyordu. Durumumuza pekte durmak denilmezdi çünkü hâlâ dans ediyorduk. Delicesine dans ettiğimiz zamanlar tabii ki olmuştu ama ilk defa birbirimize bu kadar yakındık,bu kadar temas içerisindeydik. Bu güzelliği daha önce görememiş olmak üzüyordu. Ama dediğim gibi anın tadını çıkarıyordum. Artık şarkının bittiğini Tibet'e bildirmem gerektiğini söylemem gerektiğini fark ettim.
"Tibet?"
".."
"Tibet?!"
"Ha.. Ne? Şey efendim?"
"Senin aklın nerede yahu? Şarkı bitti ve biz hâlâ dans ediyoruz farkındasın değil mi?"
"Pardon,duymamışım. Rahatsız olacağını düşünemedim."
"Sen şaka mısın ya? Ne rahatsızlığı olacak? Her neyse sen bu şarkının sözlerini özellikle mi ezberledin,yoksa bir tesadüf olarak diline mi takıldı?"
Yüzünde şapşik bir ifade oluştu.
"Hangisi hoşuna giderse. Ama her ikiside demem doğru olur gibi."
"Tibet sana bir şey söylemem lazım!"
"Benimde! Bekliyorum."
"Ya ilk sen konuş. Ben ne diyeceğimi toplamalıyım."
İçimdeki hissi ona anlatıp doğru olup olmadığı hakkında konuşmak istiyordum.
"Ya kızım işte-"
Tam heyecanla,olduğumuz yerde durmaya devam ederken konuşacaktı ki içeri Mustafa anahtarıyla girdi. İkimizde aynı dans pozisyonundayken gözlerimizi kapıya dikmiş bakıyorduk. Mustafa yanında kendinden uzun,sarışın bir kızla girdi. Oldukça sarmaş dolaşlardı. Tahminen Mustafa'nın sevgilisi olmalıydı. Yoksa nasıl bu hâlde eve gelebilirlerdi ki? Mustafa bizi görünce bir duraksadı kıza bir şeyler fısıldadı,kız tatlı bir şekilde kıkırdayarak Mustafa'nın yatak odasına gitti. Neler olduğunu galiba yavaş yavaş anlıyordum. Bize munzur munzur gülerek yaklaştı.
"Mustafa oğlum napıyosun lan sen? Kim bu kız!"
"Vallahi kardeşim dost acı söyler ama asıl siz ne yapıyorsunuz? Ev benim,kız benim! Şaka bir yana siz hayırdır len?"
İçerden hafif bir ses geldi.
"Mustafa bebeğim gelsene hadi!"
"Tamam sevgilim.. geliyorum!"
Tibet ellerini kulaklarıma doğru getirip her ne kadar konuşmalarını duymamamı istesede ben duymuştum.
"Oğlum kalk git şurdan ne işin varsa hallet biz gidiyoruz bu gece."
"Bu konuşma burda bitmedi karşşşiiim. Yarına kadar bekleyin siz,konuşmam lazım benim sizle"
Bizimle ne konuşacağını her ikimizde biliyorduk sanki. Ben kafamı Tibet'e doğru yönlendirip bana hala sarılırken gözlerine baktım 'o da aynı şeyi düşünüyor mu acaba' diye. Mustafa iyiki içeri gitmişti. Yoksa bu hâlimizi yanlış değerlendirebilirdi. Gerçi şuan ben bile yanlış anlayacak durumdayım.. Bu aralar içinde bulunduğumuz 'aşırı yakınlık' durumu canımı sıkıyor muydu,yoksa rahat mıydım onu bile bilemiyordum. İçimde bir şeylere karşı umut vardı ama bu umudun hiçbir şeye yaramayacağıda ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Подростковая литература"Ben seninle bir bütünüm. Ne senin bensiz bir anlamın,ne de benim sensiz anlamım yok. Yanımda mısın?"