Bölüm 19; "Her şey yolunda"

69 2 0
                                    

Onu tanımasam bile öldüğünde üzülürdüm,bu konularda hassastım. Ama tabii ki onu tanımış olmak,onu kaybetmiş olmak ve bu haberi çaresiz kardeşinden almak canımı daha da yakmıştı. Annem babam bile yanımda değilken kim kalırdı ki zaten yanımda.. Aşırı derecede yakın olmasakta,üzmüştü beni bu gidişi. Tibet günlerdir yanımda,beni bu çöktüğüm durumdan kurtarmaya çalışıyordu fakat haber izlerken bile ölüm olunca ağlayan bir insanı teselli etmeye ne yarardı ki? Beni tanıdığı için,kolay kolay bunun üstesinden gelemeyeceğim için üstüme gelmedi fazla. Geceleri yanımda yattı,ben uyuyana kadar; gözyaşlarım tükenene,gözlerim direncini kaybedene kadar hep beni sıkı sıkı sardı bekledi.. Beni böyle görmek onu da üzmüştü ama yapabilecek bir şeyim yoktu. Acımı,hüznümü saklayamıyordum. Ben konuşamadığımdan Tibet her gün Özge'nin kardeşini arıyor,yardıma ihtiyaçları olup olmadığını soruyordu. Tüm bunlar olduğunda uğraşmayıp,sadece evinde rahatına bakarak telefondan nasıl olduğumu sorup geçiştirebilirdi de ama o benim yanımda olmayı tercih etmişti. Benim ayakta durmamı sağlayan insan.. Tibet her ne kadar ısrar etsede ısrarları boşa çıkmış,ağzıma bir lokma almamıştım. Normal zamanlarda bile delicesine yemek yiyen birisi değildim. Ama bu sefer.. gerçekten yemek istemiyordum. Kahveyle ayakta duruyordum. Artık midem isyan edip,son kalan kahveleri de midemden atınca Tibet daha fazla halime dayanamadı. Klozetin yanında,yere oturmuş midemdeki her şeyi istifra ederken beni kaldırdı, elimi yüzümü yıkadı. Elleriyle çenemi tutup aynaya bakmamı sağladı. Gözlerine baktığımda acıyla dolu olduğunu gördüm. Ona bunu yaşatmaya hakkım yoktu. Fısıldar gibi konuşmaya başladı.

"Bak şu aynaya. Bak şu aynadaki Nehir'e! Özge ister miydi böyle olmanı? Kendini topla,olmaz böyle."

Konuşurken sertliğinden hiçbir taviz vermedi. Hiçbir şey diyemeden aynadaki o başka insana bakıyordum. Nasıl böyle hale gelebilmiştim? Dediği gibi,beni böyle görmek istemezdi. Ama aynadaki yansımama baktıkça canım daha çok yanıyordu. Bir an aynada arkamda Özge'nin silüeti belirdi. Bana gülümsüyordu. Kulağıma "canının yanmasını istemiyorum,benim canım yandı seninki yanmasın Nehir'im. Sen mutlu olmadıkça ben yerimde rahat uyuyamayacağım. Gülümse.." deyip bir anda kayboldu. Bense hala bakıyordum aynaya. Tibet'e doğru dönüp kafamı omzuna yaslayıp yine ağlamaya başladım. Onu görmüştüm,ona dokunmak istemiştim. Ama gitmişti.

"Tibet.. O buradaydı. Bana; gülümsememi ve üzülmememi söyledi. Rahat yatamazmış,canım yanarsa. 'Benim canım çok yandı ama seninki yanmasın,' dedi bana. Canını yaktılar onun.."

"Tamam güzelim,sakin ol şş.."

Günlerdir üzerimde duran kokmuş tişörtümün yukarı doğru çekildiğini anladığımda kafamı Tibet'in omzundan kaldırdım.

"Ne yapıyorsun Tibet?"

"Bir şey yaptığım yok izninle seni banyoya sokacağım."

"Ya hay-"

Daha ben sözümü tamamlayamadan o tişörtümü kafamdan sıyırıp,çıkardı. Benim bir şey söylememe fırsat bırakmadan hızlıca pantolonumu da yıkama yerine fırlattı. Haberi aldıktan sonra zor da olsa evime döndüğümüz için bu kadar rahattık. Mustafa her ne kadar bırakmak istemese de ben biraz evimde köşeme çekilmeyi tercih ettim. Tibet'e her ne kadar söylemiş olsamda orada kalmadı,benim tek gelmeme izin vermedi. Biliyordu onsuz daha berbat bir halde olacağımı.

"Eğer iç çamaşırlarını da çıkarmamı istemiyorsan çabuk banyoya gir ve kendine gel. Ben çıkıyorum şimdi burdan. Seni salonda bekliyor olacağım. Çıktığında yatak odana git,klimayı açarım üşütme."

"Peki."

Tek diyebildiğim şey 'peki' olmuştu. Çünkü delicesine utanıyordum. Aslında utanmamalıydım. Sonuç olarak hep yazları beraber denize,havuza giderdik. Ee mayolu halimle aynıydı şuanki halim. Tibet hemen banyodan çıktıktan sonra aynada kendime baktım. Özge'nin sözleri kulağıma doldu yine.

"O seni seviyor.. Dinle onu."

Her ne kadar duymayacağını bilsemde 'peki' diye fısıldadım. Nerden biliyordu ki Tibet'in beni sevdiğini? Gerçi farkedilmeyecek bir şeyde değildi.. Delirmiş miydim? Ölmüş birisinin sesini nasıl duyabiliyordum? Böylesi daha iyiydi. Üzerimde kalan iç çamaşırlarımı da çıkardıktan sonra,kendimi sıcak suyun içine attım. Suyun bedenimi yakıp geçmesine izin verdim. Sıcaklığın fazlasıyla yükseldiğini,yerden çıkan buharlardan anladım. Çünkü bedenim daha fazla dayanamayıp,uyuşmuştu anlayamıyordum. Kendime gelip,iyice yıkandıktan sonra çıktım. Aynaya baktığımda daha deminkine göre biraz daha iyi olduğumu farkettim. Havlumu üzerime aldığımda Tibet'in kapıdan bana seslendiğini duydum.

"Nehir? Bir terslik yok değil mi?"

"Yok yok. Çıktım şimdi."

"Tamam ben içeriye geçeyim."

Odama gittiğimde içerisinin sıcacık olduğunu ve kıyafetlerimin hazırlanmış,dürülü bir şekilde yatağımın üzerinde durduğunu gördüm. Bir kere daha teşekkür ettim tanrıya,Tibet'i bana verdiği için.. Hazırlanmış kıyafetleri giydikten sonra,yıpranmış olan saçlarımı taradım, yüzümün canlanması için krem sürdüm ve Tibet'in yanına gittim. Beni öncekine göre biraz daha iyi görünce yüzünde minikte olsa bir gülümseme oluştu. Ama o gözlerindeki acı kaybolmamıştı. Oturduğu koltukta biraz yana kayıp,eliyle boş olan yere vurdu. Bu 'yanıma gel' demekti. Kolunu açmış beni bekliyordu bende hemen yanına gidip kollarının arasına girdim. O da beni hemen sarıp sarmaladı. Kafamı göğsüne yasladım,açık olan televizyonu izlerken Tibet'in kollarında günlerdir uyumadığım için yorgun kalan gözlerimi kapadım..

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin