Bölüm 13; İçelim,güzelleşelim!

127 5 2
                                    

TİBET'İN AĞZINDAN

Ben Nehir'den ve onunla ilgili her şeyden kendimi uzaklaştırmaya çalışırken, sanki onu hatırlatacak her şey buraya toplanmıştı. Bir lokantada yanımda Mustafa, karşımda Ömer'in bulunduğu masada hem sohbet ediyor,hemde yemek yiyorduk. Anlamamaları için huzursuz olduğumu belli etmemeye çalışıyordum ama Mustafa yaşanılanların çoğunu bildiği için durumumu anlayışla karşılıyordu. Ömer'in tuvalete gitmek üzere kalktığını gördüğümde suskunluğumu bozup Mustafa ile konuşmaya başladım:

"Ya sen bilmiyor musun Nehir'le benim durumumu? Neden çağırdın Ömer'i? Hani gerçekten olay çıkmasını istemiyorsan erkenden kalkmamızı sağla Mustafa. İki saatir şurda Nehir'le yaşadığı her şeyi anlatıyor onu da geçtim kızın arkasından demediğini bırakmıyor. Çıldıracağım,az kaldı."

Mustafa mahçup bir yüz ifadesi ile konuşmaya başladı.

"Valla planlanmış bir şey değildi oğlum ya. Bak ben senin geleceğini yanlışlıkla ona söyledim. O da direk plan yapmaya başladı. E bende bir şey diyemedim. Dayan bir-"

"Ne konuşuyorsunuz lan fısır fısır? Tibet bakıyorumda konuşmaya başlamışsın. Valla ben senin konuşmak gibi bir özelliğin olduğunu bilmiyordum. Seni en son bıraktığımda böyle değildin noldu sana böyle? Anlat bakalım, var mı birileri?"

"Yok."

Bize doğru biraz daha yaklaşıp kısık sesle konuşmaya başladı:

"Lan bu Tibet regl döneminde falan mı noluyor buna böyle? Karı gibi tripler falan at-"

"Eeh yeter ya" Dayanamayıp masaya para koyup hızla bulunduğumuz yerden çıktım. Dayanılmayacak derecede saçma olan muhabbetine tahammül edememiştim. Yolun ordan geçen bir taksiye atlayıp, en yakındaki meyhaneye attım kendimi. Hemen boş bir masaya oturup garsondan bir tane 70'lik,birkaç tanede meze çeşidi istedim. Garsonun gitmesiyle telefonumun çalması bir oldu.

GELEN ÇAĞRI: MUSTAFA KARAGÖL

"Dolma meyhanedeyim kardeşim,geleceksen tek gel. Hadi görüşürüz."

Konuşmayı kısa kesip önümdeki sofraya odaklanmayı seçtim. Tam bardağı elime aldım,ağzıma götürecektim ki aklıma Nehir'imin yüzü geldi. Bardağı kaptığım gibi kafama dikmem bir oldu. Tabii rakının o acı tadı yüzümü buruşturdu. Cebimden gelirken aldığım sigara pakedini çıkarıp,yaktım bir tane. Böyle zamanlarda iyi gidiyordu ikisi. Acıyı alıyordu bir nevi.

Yaklaşık 2 saat sonra Mustafa içeri girdi. Beni bulunca gelip hemen karşıma oturdu. Kendisine atıştırmalık bir yemek yanına da bir duble rakı istedi.

"Senin o yaptığından sonra çocuğun aklında bir sürü soru işareti oluşturdun. Az daha dayansan nolurdu sanki?"

Sorusu karşısında sessiz kalmak en büyük tercihimdi. Mustafa karşıma oturduğu zamandan bu yana Nehir'le içip delicesine eğlendiğimiz an gözümün önünden gitmiyordu. Mustafa gelene kadar 70'liğin üstüne bir de 35'lik söyleyip,onu da bitirmiştim. Bunu görünce o da sadece 1 duble içmeye karar verdi.

Eve gittiğimizde ben kendimi koltuklardan birine attım,Mustafa da üzerime bir yorgan örtüp odasına çekildi.

- - - -

Gördüğüm kabusun etkisiyle bir panikle uyandığımda daha hâlâ güneş açmadığını farkettim. Karşımdaki koltukta Nehir'in oturduğunu gördüm. Gözlerimi iyice açıp bu olanın gerçek olup olmadığını çözmeye çalıştım. Özlemimden hayal görüyor olabilirdim. Öyle olması en son isteyeceğim şey bile olamazdı. Ona dokunmaya,onu görmeye ihtiyacım vardı. Ona dokunmak üzere elimi uzattığımda bir an etrafımdaki her şey yok oldu,her yer karanlığa boyandı. İşte şimdi gerçekten canım yanmıştı.

Gözlerimi açtığımda her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu anladım. Canım gördüğüm rüyada nasıl yandıysa şimdi onun 2 katı acı yayılmıştı vücuduma. Mustafa sesimi duymuş olmalı ki koşarak yanıma geldi.

"Mustafa.. Oğlum.. Batıyorum ben.. Nolacak lan şimdi? Ben her gece.. Onu mu göreceğim?"

Hıçkırıklarım cümlemi bölüyordu. Mustafa ağlamama şaşırmış olmalı ki sessizlik ve çaresizlik içinde beni dinliyordu.

"Ne onunla yapabiliyorum,ne de onsuz. Kendi çaresizliğim boğuyor beni."

* * * *

Merhaba! Bir konuya değinmem gerekiyor o yüzden uzatmadan yazacağım. Ben ilk başlarda ön karakterlerimize birilerini bulmaya çalışıyordum aklıma birden geldi de,okuyucuların genelde kendi aklında belli karakterler oluşuyor. Bense şimdi size Nehir şu insan,Tibet şu insan dersem hayal kırıklığı oluşur diye düşündüm. Ben Nehir ve Tibet'e belirli birini yazmayacağım. Olurda aklınıza birisi gelirse bana söyleyebilirsiniz ama ben kesin birini koymak istemiyorum. Yine çok uzattım,kusruma bakmayın.. İnşallah bölümler istediğiniz gibi geliyordur,yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize teşekkürler! 

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin