Bölüm 10; Hınç

129 9 2
                                    

Sıramdan çıkıp ona birkaç adım daha yaklaştığımda yüzündeki ifadenin o an fotoğrafını çekmek istedim. Onun gülüşünün yavaş yavaş ifadesinden silindiğini görünce benim gülüşüm büyüyordu. Sürekli insanların laf atmalarından sıkıldım,artık bunlara sessiz kalamazdım.

"Noldu sesin soluğun kesildi? Öyle sınıftaki insanlara artistlik olsun diye yanımdan laf atıp gideceğini ve benim buna sessiz kalacağımı düşünüyordun değil mi? Ama bu sefer ben sessiz kalmıyorum."

Ona biraz daha yaklaştığımda yüzünde ki endişe kendini daha da etkin kılıyordu. Elimi kaldırdığım an insanlar nefes almadan ne yapacağıma bakıyordu. Elimi kaldırdığım gibi o uzun saçlarını elime doladım. Hiç kimse bize yanaşmadan sessiz sessiz film izler gibi bakıyordu.

"Ben napmalıydım? Yakınımdakilerle arama mesafe mi koymalıydım? Sonucunda yanlış bir şey mi olurdu? Ne diyordun sen en son?"

Biraz daha elimdeki saçlarını sıkarak,kafasına geriye doğru çektim. Gözleri beni bulduğunda elini yüzüme getirip o törpülü tırnaklarını gözümün altına geçirdi. Bu yaptığından sonra sınıftakilerin fısıldaşmaları artmıştı. Tekrar saçlarını sıkıp onu ters bir hamle ile sınıfın soğuk zeminiyle tanıştırdım.

"Hak eden hakkettiğini bulurmuş." deyip kız kavgası klasiği üzerine oturdum,koluma doladığım saçlarını bırakıp yüzüne sert tokatlar atmaya başladım. O bana tekrar bir hamle yapmaya kalktığında ellerini ayaklarımın altına sıkıca aldım. Son olarak yüzüne bana yaptığı şekilde tırnak izli bir yara bıraktım. Üzerinden kalktığımda o hala yerde yatıyordu. Herkes etrafımıza toplanmış,hakkımızda konuşuyordu. Sırama geçip,saçlarımı düzelttikten sonra çantamı kaptığım gibi dışarı çıktım. Herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü üniversiteye başladım başlayalı hiçbirisi beni böylesine 'çıldırmış' görmemişti. Telefonumu alıp Tibet'e mesaj attım. Bu okuldan çıkmaya ihtiyacım vardı.

Gönderilen Mesaj; Tibet'im müsaitsen görüşebilir miyiz? Şu okuldan çıkmak istiyorumda.

2 dakika olmadan cevap gelmişti. Sanki o da benim mesajımı bekliyormuş gibi hemen yazmıştı.

Gelen Mesaj; 5 dakikaya güvenliğin orada ol fıstığım.

Tamı tamına beş dakika sonra o da bende güvenlikte buluştuk. Hızlı adımlarla gidip hemen arabaya binip,kendimi o rahat koltuğa attım. Tibet bir iki hareket yaptıktan sonra güvenlikçi bizi selamlayarak kapıyı açtı.

"Bir sorun mu var Nehirim? Normalde seni okuldan zar zor çıkarırdık bu aralar buraya uğramak bile istemiyorsun. Dökül bakalım"

O yola bakıyordu ben ise pencereden -her zamanki gibi- dışarıyı izliyordum. Olayı anlatmak konusunda kararsızdım. Ama birbirimizden bir şey saklamamamız gerekiyordu.

"Bak bugün sen beni bıraktıktan sonra kızlardan gelmediğim günlerin notlarını aldım sınıfa gidip oturdum. Daha sonra yanıma bir kız geldi. Yakı-"

"Nehir senin yüzüne ne oldu? Bu ne hal? Ne oluyor ya şurda daha 1 saat anca oldu yanımdan gideli. Birisi mi vurdu sana? Kim o söyle sikicem onu da belasınıda!"

Tibet'in bu hali beni korkutuyordu. Üzerimdeki korku gidince kahkahalarımı daha fazla bastıramadım. Benim gülmeme şaşırınca arabayı bir kenara çekip arabadan indi,daha sonra beni de indirdi.

"Şimdi bana ne olduğunu anlatıyorsun. Her şeyiyle."

"Bak dediğim gibi yanıma bir kız geldi. İşte yakınımdaki insanlarla arama mesafe koymam gerektiğini,yoksa kötü şeyler olacağını söyledi. Daha sonra yanımdan oldukça bir şekilde kalkıp gidiyordu bende arkasından açık açık konuşmasını söyledim. O da bana benim bu tarz olaylara ses çıkarmayacağımı düşündüğünü,ne dediğimi anlamadığını bir daha tekrarlamamı söyledi. Bende ne güzel ki (!) bütün sınıfın önünde 'biraz sonra dişlerini eline verince anlarsın' deyip onunla kavgaya girdim. Hem o kıza haddini bildirdim hemde içimdeki öfkeyi attım. Onun yaptığı tek şey bu gözümün altındaki iz. Ben çantamı toparlayıp çıkarken o hala yerde yatıyordu. Bu olayın tek bir kötülüğü var o da; bütün okul benim hakkımda konuşuyor."

"İşte benim Nehirim be!"

- -

Uzun uğraşlar sonucunda Tibet'i ikna edip,eve gelebilmiştim. Film izleyip pijamalarımla rahat vakit geçirmek istiyordum. Televizyonda film bulamayınca bende ne kadar izlersem izleyeyim bir türlü bıkmadığım film Leon'u açtım. Her izleyişimde sanki hiç izlememişim gibi heyecan ile izliyordum. Herkes gibi bende film izlerken mısır yemeden duramayanlardandım. Meyvemi,mısırımı alıp koltuğuma yayılmış filmimi izliyordum ki her zaman olduğu gibi o güzel an bozulup,zil çalmıştı. Kapı deliğinden baktığımda evde yokmuş numarası yapıp eve almamayı düşünüyordum. Zil ısrarla çalmaya devam edince kendime hafiften uyuyormuş imajı verip kapıyı açtım.

"Bu numaralar bana sökmüyor Nehirciğim,başkasına dene bence. Hangi filmi izliyorsun? Yahu bu ne hal sen misafirlerini böyle mi karşılıyorsun?" Ege içeriye girerek, benim yanımdan geçip mutfağa gidip elindekileri bıraktıktan sonra,daha demin benim oturduğum koltuğa oturup mısır yemeye başladı. Ben ise hala kapıda şaşkın şaşkın ona bakıyordum.

"Neden sürekli kaybolup bir anda karşıma çıkıyorsun? Bunu hobi olarak falan yapıyorsan söyle de ona göre alışayım bu duruma."

"Sürekli karşına çıksam benden sıkılırsın ve ben öyle olmasını istemiyorum. Ha bu arada biraz daha kapıyı kapatmazsan şurada donacağım ve sende ömrün boyunca vicdan azabı çekeceksin."

Kapıyı çarpıp gidip yanına koltuğa oturdum. Oda karanlık olduğu için sadece televizyon aydınlatıyordu odayı. Ege o anda mısır kasesini eline almış beşli-onlu mısırları ağzına tıkıyordu. Gülerek ona bakarken bir an ağzındaki bitince durup,çenesini sıktığını gördüm. O bana bakmadan odaklanmış bir şekilde televizyon izliyordu bense onun yüzünü inceliyordum. Çenesini sıkınca çıkan o hafif çene kası dikkatimi çekmişti. Yüzünün her karesini incelerken bunu farketmiş olmalı ki kafasını çevirip bana baktı. Aramızda mesafe kalmamıştı. Bana yaklaşıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Kaskatı kesilmiştim. Aramızda fazla bir mesafe kalmamıştı. Dudaklarını dudaklarımda,nefesini nefesimde hissettim. Kendimi geri çekemiyordum. Ellerimi boynuna doladığımda ikimizde kendimizi kaptırmıştık. Ona tepki göstermemi beklemiş olmalı ki ellerimi boynuna dolamama şaşırmıştı. Adeta durdurulmaz bir yoldaydık. Ellerini bacaklarıma getirip beklemediğim bir hamle ile beni kucağına aldığında bu yaptığımın doğru olmadığını ama kendimi durduramadığımı farkettim. Kendimizi öyle kaptırmıştık ki içeriye birisinin girdiğini ve bizi izlediğini bile görememiştik.

"B-ben yanlış zamanda geldim galiba. Görüşürüz."

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin