Gözlerimi yavaşça araladığımda karşımdaki koltukta kafasını arkaya yaslamış yarı uykulu bir halde beni bekleyen Tibet'i gördüm. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştığımda tüm olanlar gözümün önüne tekrar geldi. Uyandığımı farkettiğinde kalkıp yanıma geldi. Elimi tutup,konuşmaya başladı.
"Nehir'im iyi misin? Çok korkuttun beni."
"Gitmeyeceksin,beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?"
Bir şey diyemeden, yavaşça gözlerini çekti gözlerimden.
"Ama sen beni bırakmazsın ki.. Ben buna izin veremem. Bak bunu unutmaya çalışırız,daha önümüze çok güzellikler çıkacak. Hayatımızı yaşayacağız. Nolur yapma bunu Tibet,nolur."
Gözyaşlarımı durduramayacağımı anladığımda saldım tüm acılarımı. Ben hıçkırıklarımla mücadele ederken,ağlayışlarımı sessizleştirebilmek için kıvranıyordum. Gözyaşımı silmek için ellerini yanağıma koyduğunda içimdeki eksikliği tamamladı o an. Hiçbir şey söylemeden acı dolu gözleriyle beni inceliyordu.
"Nehir benim gitmem gerek. Seni bu hale ben getiriyorum. Canını yakmaktan başka bir şey yaptığım yok. O seni seviyor. Bana bak.. Benim sevgim resmen sana zarar veriyor. Bunlar hiç yaşanmamış sayıyorum. Ama biraz uzaklaşmalıyım anladın mı beni?"
İki eliyle yanaklarımı yumuşak yumuşak okşadıktan sonra elleriyle gözlerimi kapatıp,narin narin öptü gözlerimden. Bu yaptığıyla gözyaşlarım daha da şiddetlendi. Açamadım gözlerimi,bakamadım gidişine,yapamadım. Varlığıyla beni delicesine mutlu ederken,giderek beni üzmeyi seçti.
- - - -
Üzerime koşu kıyafetlerimi geçirip,o kötü duygularımdan arınabilmek için koşuya çıktım. Soğuk hava,delip geçiyordu benliğimi. Bir yandan koşup,bir yandan ağlıyordum. Hep böyle sahneleri kitaplarda okurdum ama gerçekçi gelmezdi. Aslını yaşıyordum şimdi.
Aslında onlar bana değil,ben onlara zarar vermiştim. Denize yakınlaştığımı görünce daha çok,daha çok koştum. Deniz kenarına ulaştığımda etrafta kimse görünmüyordu. Tabii bu havada kim gelirdi ki..
Üzerimde ne olduğunu umursamadan bir hışımla koşup,denizin o soğuk sularına teslim ettim kendimi. Bana iyi gelecek bir şeyler arıyordum ama yoktu. Deniz suyunun soğukluğu bedenimi titretiyordu. Ama bir yandan da kendime gelmiştim. Yüzdükçe yüzüyor,gittikçe gidiyordum. Bir süre sonra kolumun ağrımaya başladığını farkedip,duraksadım. Oldukça fazla uzaklaşmıştım. Kıyıya gözümü çevirdiğimde birkaç insanın benim tarafıma doğru el salladığını gördüm. Onlardan seslerini duyamayacak kadar uzak olduğumu farkettim. Dibe batıp boğulmak istiyordum. Dertlerimin,hüzünlerimin beni boğmasını diliyordum. Dibe doğru daldığımda oradan yüzmeyi denedim. Kafamı yukarı kaldırdığımda onu gördüm. Bana sesleniyordu. Yukarı doğru ona ulaşmak için hızla çıktım. Bu seferde arkasını dönmüş yüzerek hızlı bir şekilde yüzüp,gidiyordu.
"Tibet bekle nolur! Beklesene! Neden beklemiyorsun?"
Hem konuşup hem yüzmeye çalıştığımdan sürekli su yutuyordum. Onu takip ederek gittiğim için kıyıya vardık. Daha demin bana el sallayan insanlar hala orada durmuş,beni meraklı gözlerle izliyorlardı. Hızla denizden çıkıp Tibet'in peşinden koştum. Ona iyice yaklaştığımda durması için kolunu tutacakken bir anda ortadan kayboldu. Neler olduğunu anlayamadan öyleyece kaldım yerimde. Etrafta koşarak onu aradım ama bir anda yok olmuştu. Bir buhar gibi uçup gitmişti.
"Tibeeeet! Neredesin Tibet'im nereye kayboldun gel nolur.."
Bir an başımda birisinin konuştuğunu anımsadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Novela Juvenil"Ben seninle bir bütünüm. Ne senin bensiz bir anlamın,ne de benim sensiz anlamım yok. Yanımda mısın?"