Bölüm 15; Şok!

109 5 0
                                    

TİBET'İN AĞZINDAN

Biliyorum korkunun ecele bir faydası yoktur ama,içimde büyük bir şüphe vardı. Ona yaklaştığımda kaybolup gideceğine dair korkular. O hep orada yatsın ben hep onu izleyeyim istiyordum. Seslendiğimde hiçbir fark olmadan uyumaya devam etmişti. Ona dokunmak için yavaşça uzandım..uzandım.. Dokunduğumda ortadan kaybolup gitmesini bekledim ama o hâlâ derin derin soluk alıp vererek uyuyordu. O an ki mutluluğumu hiçbir kelime anlatamazdı. Koltuk biraz daha büyük olsaydı yanına kıvrılıp kokusunu doya doya içime çeker uyurdum. Nasıl oldu da buraya geldi diye oturup dakikalarca düşündüm ama mantıklı hiçbir cevap bulamadım kendime. Birine karşı içimizde beslediğimiz duygularda mantık aramak ne kadar doğru olur orasıda bilinmez. Birkaç dakika daha izledim onu uyurken. İçimdeki isteği ne kadar bastırmaya çalışsamda olmuyordu. Öylesine güzeldi ki..

Eğer uyanırsa beni karşısında,onu izlerken görmesini istemediğim için sessizce içeri geçtim. Mustafa'yı evin her yerine bakmama rağmen göremediğimde anladım her şeyin onun planı olduğunu. Geçen geceki halime dayanamamış olsa gerek,Nehir'i dün gece buraya çağırmış diye düşündüm. Onca saatlik yolu nasıl oldu da gelmişti? Hemde onu orada bırakıp gittiğim için bana kızgın olmalıydı. Ama ben ne kadar hatalıysam Nehir'de en az benim kadar hatalıydı. Doğru düzgün tanımadığı bir insanla nasıl öyle olabilmişti? Ah düşündükçe kahroluyordum. Daha fazla bu konuyu düşünmeyip,kahvaltı hazırlamaya başladım. Buraya istemeden gelmiş olma ihtimali yoktu. Çünkü Nehir'i senelerdir tanırım inadı inattır. Mustafa onu nasıl ikna etti bilmem,ama ikna etme çabasının içinde eminim ben yoktum.

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra o huzurlu halini son bir kez daha izledim. Çünkü biliyordum,uyandığında bu halinden eser kalmayacaktı. Adeta gözlerimle o halinin fotoğrafını çekip,beynime kazımıştım. Yavaş hareketlerle,onu korkutmadan uyandırdım. Bazen hiçbir sesi duymaz horul horul uyurdu bazense küçücük bir tıkırtıda uyanırdı. Birkaç kez seslendikten sonra yavaş yavaş gözlerini açtı. İlk biraz şaşırsada yüzünde anlayamadığım bir gülümseme oluştu.

"Gerçeksin değil mi?"

Sorusu karşısında afalladığımı belli etmeden,kendime gelip konuştum.

"Gördüğün gibi karşındayım ve konuşabiliyorum.. Yani anlayacağın gerçeğim. Günaydın. Buraya nasıl geldiğini sorsam ayıp mı olur?"

"Mustafa arayıp bir sorun olduğunu söyledi. Meseleden bahsetmedi ama çok önemli bir konu olduğundan bahsetti. Benimde okula gidesim olmadığını farkedince atladım,geldim."

"Peki gece mi bindin otobüse?"

"Otobüsle geldiğimi nerden biliyorsun? Sabah ilk uçağa atlayıp gelmiş olamaz mıyım?"

"A-a tabii,olabilir."

"Neyse bırakta bir elimi yüzümü yıkayayım kendime geleyim. Bu konuyu,hazırladıysan eğer kahvaltıda konuşuruz."

"Hazır,bekliyorum."

Elini yüzünü yıkayıp işlerini hallettikten sonra masada karşıma oturup sanki 1 haftadır aç kalmış gibi yemek yemeye başladı. Belki de gerçekten 1 haftadır yememişti. Bense usul usul karşısında çayımı yudumluyor,kahvaltı edişini izliyordum. Artık olayların açıklığa kavuşması gerektiğine karar verip konuşmaya başlangıcımı yaptım.

"Bu soruyu sorarken kötü bir amacım olmadığını biliyorsun ama neden geldin buraya? Nehir,artık gerçekten şunlara bir açıklık getirmeliyiz."

"Tamam. Anlatmaya başlıyorum,sus ve dinle. Bak dün beni partideyken Mustafa aradı. Çok çok önemli bir mesele olduğunu buraya gelebilme ihtimalimin olup olmadığını sordu. Bende önemli bir konu deyince atladım geldim. Mustafa biletin benden deyince duramadığım gerçeğini de saklayamayız tabii ki. Her neyse. Ben aslında senin burada olduğunu bilmiyordum. Yani biraz biliyor biraz bilmiyordum. Mustafa beni gelince aldı,bir güzel eve getirdi. Tüm meseleyi anlattı. Senin neler yaşadığını falan filan.. E tabii bende anlattım. Sorunumuzu çözmemiz gerektiğini söyleyip,giyinip evden çıkıp gitti. Bende senin yattığın odaya geldim,beklerken uyuyakalmışım. Beni bilirsin.. Uyku karşısında direnme gücüm azdır. Oracıkta kıvrılıp uyumuşum. İşte olay bu."

"Parti?"

"Tibet onca şey anlattım ve senin sadece takıldığın şey bu mu?"

"Evet. Ben evde onca şey yaşarken partiye gitmiş olman şaşırttı. Sence normal bir şey değil mi?"

"Terkedilip gidilen insan sen değilsin tamam mı! Artık kendi yaşadıklarını bırak ve etrafına bak. Melis'i arayıp kafa dağıtmam gerektiğini söyledim ve partiye gittim. Sarhoş olup,bir süreliğine her şeyi unutmayı denedim. Şimdi anladın mı partiye niye gittiğimi?"

Öfkeden kudurmuş bir halde benimle konuşuyordu. Sorgularcasına yüzüme baktığı için gözlerimi sürekli kaçırıyordum ondan. Evet,bencildim. Ben konuşamadan o devam etti.

"Gittiğin sabah acıyı üzerimden atabilmek için koşuya çıktım. Delicesine ağladım o soğukta denize atladım ve tam kendimi ölüme terketmişken seni denizin üstünde gördüm. Sana ulaşmaya çalıştım. Peşinden geldim ama sen gittin. En son denizden çıktığımızda sana dokunmaya çalıştım ve sen kayboldun. GÜM! Peki ne oldu dersin? Bunların hepsi bir rüya.. Denizin dibinde bunları gördüm işte ben. Beni bulduklarında ölmek üzereymişim! Anlayabiliyor musun Tibet! Ölecektim! Şimdi ben bu yaşadıklarımı daha da kendime hatırlatmak için o evde,beni terk ettiğin evde oturup dertlerimle kendimi mi boğsaydım? Acımı unutabilmek için içmeliydim bende bir partiye gittim. Şimdi söyle bana. Bir tek sen mi acı çekmişsin?"

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin