* *
Merhaba arkadaşlar kısa bir bilgilendirme yapacağım uzatmadan bölüme başlayacağım. Hikayem için sürekli kapak yapıyorum ve sürekli de kapak değiştirmek istemiyorum. Arada sırada multimedia'da yaptığım kapakları paylaşırım. İlgi alanınız ise kapak hazırlayıp yollayabilirsiniz. İyi okumalar.
* *
Sabah yavaşça gözlerimi araladığımda içimde bir hafiflik hissettim. Sanki dün ki olanlar hiç olmamış gibi. İnsan düşünmeden edemiyor.. Ege hayatıma girdi gireli o sade,monoton hayatımda her gün garip şeyler yaşamaya başladım. Olumsuzlukları kafamdan atıp,vücudumu yavaş yavaş o sıcacık yatağımdan kaldırdım. Tam o anda başımın içinde tonlarca ağırlık hissettim. O kadar ağlamaya buyur böyle baş ağrısı. Dün ile ilgili hiçbir şey hatırlamak istemiyordum. Tibet önem verirdi böyle şeylere. Onunda en az benim kadar yıprandığını biliyorum. Onu tanıyorum. Küçük bir yalan deyip geçiştirmem kesinlikle büyük bir hataydı. Ama onun da böyle bir tepki vermesi gerekmezdi. Sabah baş ağrısı ile uyanmak kadar kötü bir şey yok şu hayatta. Yatağımı toplamak üzere harekete geçtiğimde yastığımda kan lekesi gördüm. Haftada bir hep olurdu bu. Ama öyle alıştım ki bu duruma,normal karşılıyorum artık. Tek sorun yeterli yastık kılıfımın kalmamasıydı. Burnumun habire kanamasını değilde yastık kılıfımın tükenmesine üzülüyorum,durum vahim. Garip bir insan olduğum büyük ve kaçınılmaz bir gerçekti. Yastığımın kılıfını değiştirip yatağımı toparladıktan sonra bir şarkı eşliğinde enfes bir kahvaltı masası hazırlamıştım. E madem okula gitmiyoruz,keyfini sürmek gerek(!)
Özenle hazırladığım bir kahvaltı olmuştu bu. Birkaç şarkı daha açarak o özenle hazırladığım kahvaltı masasındaki her şeyin tadına bakmıştım. Bu aralar fazla bir şey yiyemediğimden olsa gerek, bedenim yorgun düşmüştü. Hatırlıyorum da ben küçükken annem babam ile kavga edince hemen hastalanır,her yerini sıkı sıkı sarıp sarmalardı. İkimizde hassaslık konusunda aynıyız. Tek bildiğim ortak noktamız bu. Kim istemezdi ki annesiyle ortak noktası olsun,onun dibinde geceleri uyusun,bir derdi olduğunda ilk ona koşsun..
Birkaç gün daha okula gitmeyecek olmam sevindiriyordu beni. Çünkü gerçekten o tempo acayip derecede yorucu oluyordu.
Masayı toplayıp,tekrar bir çay koydum yaktım sigaramı oturdum.
- -
Evi uzun süredir toparlamadığımı fark edince temizliğe koyuldum. Yaklaşık 1 saatte küçücük evim misler gibi temizlik kokmuştu. Temizlik yaparken ayağımın acısını unutmuştum fakat acı yine "ben buradayım" diyordu. Ayağıma biraz krem sürüp uzandıktan sonra Tibet'i aramaya karar verdim. Kararımdan dönmemek için hemen numarayı çevirdim.
İkinci çalışta açmıştı. Onun bir şey demesini beklemeden konuştum: "Alo Tibet konuşmamız gerek,eve gelirsen sevinirim. Ben çıkamıyorum da." diyip telefonu tam olarak suratına kapatmıştım. İtiraz etmek gibi bir şansı olamazdı. O gelene kadar bende çay koyup,kokmuş kıyafetlerimi makineyete atıp,üzerime temiz birkaç kıyafet geçirdim. Tam işlerim bitti dedim zil çaldı. Kapıyı açtığımda sessizce onu içeri davet ettim."Geç otur. Çay koydum ister misin?"
"Tabii olur,farketmez. Beni neden çağırdın?"
"Ege'nin gözündeki o morluk için." Deyince suratını garip bir ifade kaplamıştı. Biraz ne olduğunu bilmezlik,biraz şaşkınlık vardı ifadesinde. Ondan cevap alamayınca tekrar konuşma gereği duydum. "Ona sen mi vurdun Tibet?" Öğrenmeden onu bu evden göndermeyecektim. Gerçi bu da onun işine gelirdi,orası ayrı. Ona odaklandığımı anlamış olmalı ki ilk önce gözlerimiz buluştu,sonra içimdeki öfkeyi gözlerimden hissetmiş olsa gerek hemen gözlerini kaçırmıştı.
"Anlamalıydım senin yaptığını. Aptal herifin tekisin. Onun ne suçu vardı da vurdun? O senin bende açtığın yaraları kapatıyor Tibet. Bu mu senin canını yakan?"
Cevap vermemeye devam edince iyice yaklaşıp içimdeki öfkeyi atabilmek için defalarca vurdum ona. O ise sadece içinin acıdığını gösteren o ifade ile bakıyordu bana.
"Bana öyle bakma!" Hem konuşup hem delicesine vuruyordum. Ona bir etkisi olmuyordu ama ben içimdeki öfkeyi sahibine ulaştırıp,rahatlamıştım. Birkaç adım geri çekildiğimde kollarını iki yanına doğru açarak "Rahatladın mı?" Deyince kendimi onun kollarına bırakıp,kafamı göğsüne yasladım. O da bunun olmasını bekliyormuş gibi kollarıyla sardı,sarmaladı beni. Güvende hissediyordum kendimi onun yanında. Elleri belime deyince kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım onu sarsıyordu. Kulağıma usul usul bir şeyler fısıldıyordu:
"Benim olmadığım zamanlarda onun,senin yanında olmasını istemiyorum anladın mı? Kötü olduğunda senin yanında sadece ben olmalıyım. Sadece bana sarılıp ağla istiyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Teen Fiction"Ben seninle bir bütünüm. Ne senin bensiz bir anlamın,ne de benim sensiz anlamım yok. Yanımda mısın?"