47. Bölüm

11.3K 332 25
                                    

Medyada Aşıklar Tepesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Medyada Aşıklar Tepesi.

Okuduğu satırları bir kez daha, sonra bir kez daha okuyarak anlamaya çalışıyordu. Elleri titriyor, nefesi kesiliyordu. Tam o sırada, bahçeden topladığı kırmızı güllerle odaya giren Azad, karısının bu halini görünce bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Elindekini gördüğünde ise artık çok geç kaldığını anladı. Yavaş adımlarla Dicle'ye yaklaştığında, genç kadın ancak o zaman kocasının geri döndüğünü fark edebildi. Gözünden akan yaşla birlikte elindeki rapor yere düştü. Ela gözleri, öfke ve hayal kırıklığıyla kıpkırmızı olmuştu. Azad Ağa sessizliğini korurken, gözlerini kaçırdı. Hanımağa, kocasının karşısına dikilmek için attığı adımla, az önce kalbini paramparça eden kağıt parçasını ezip geçti.

"Bunu gerçekten yaptın mı, Azad?" Çaresizlikle cevabını bildiği soruyu sordu. İnanmak istemiyordu. Onunla bir gelecek kurabileceğine inanmıştı, ama yanıldığını bilmek tarifsiz bir acı veriyordu.

"Dicle, izin ver açıklama yapayım..." Azad'ın kendinden emin bakışlarıyla karşılaşınca, onu dinlemeye karar verdi. Elbette söyleyeceği yalanlara inanmayacaktı, ama yine de son bir kez olsun onun söyleyeceklerini duymak istedi.

"Boran ile Zeynep'in düğün gecesi... Bana kendi isteğinle teslim olduğun o gece, yani..." İkizlerin rahmine düştüğü geceden bahsediyordu Zaloğlu. "Birlikte yeni ve güzel bir başlangıç yaptığımıza inanmıştım. İkimizle ilgili bir umudum olmuştu. Fakat..." Bir an duraksadı. "Sonra Boran ile geçmişini öğrendim. Ardından hamile olduğunu. Ne malum bu çocukları Boran'dan peydahlayıp benim üzerime atmadığın? Benim yerimde kim olsa aynısını düşü–"

Azad, sözlerini tamamlayamadan, yüzüne yediği sert tokatla irkildi. Elindeki kırmızı güller yere düştü.

"Sen nasıl bir adamsın be! Ben senin çocuğunu taşıyorum diye canıma kıymayı bile düşünmüştüm, sen ise bu olanların üzerine bir de babalık testi mi yaptırdın! Şayet dediğin gibi Boran'ın çocukları olsaydı, onları dünyaya getirmekten korkmazdım. Zira onların babası Boran olacaktı; merhametli ve sevgi dolu bir insan. Ama sırf senin çocukların diye korktum; acımasız ve gaddar olacaklar diye. Senin gibi bir mahlukata evlat vermek istemedim!"

Azad'ın yüzünde zerre kadar pişmanlık görmemek, Dicle'nin hüzünle dolan yüreğini öfkeyle taşırdı. "Bir umudum vardı, küçücük bile olsa bir umudum vardı. Seninle bir aile olabileceğimize inanmıştım. Ama sen, bir kez daha ihanet ettin bana!" Adeta dişi bir aslan gibi kükrüyordu; ses telleri kopacak gibiydi. O sırada beşiğinde yatan Gökmen korkarak ağlamaya başladı. Çocuğunun sesini duyunca Dicle, Azad'ın karşısında daha fazla küçük düşmemeye çalıştı. Hemen oğlunu kucağına alıp sırtını Zaloğlu'na döndü.

"Bana boşuna öfkeleniyorsun. Tamam, seni hayal kırıklığına uğrattım, farkındayım, bunun için özür dilerim. Amma velakin bu testi yaptırdığım için senden af dileyecek değilim!"

Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ KᴜᴍᴀsıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin