Bölüm-14 (part-2)

263 17 6
                                    

Öncelikle 1.4K olduk!.. Hatta geçtik bile.
Hepinize çok teşekkür ederim. Tamam çok değil biliyorum. Fakat ben bu rakamı dahi görebileceğimi düşünmemiştim başlarken.
Ama artık yorum ve vote istiyorum. Hele de yorum. Gerçekten de sizin düşüncelerinize fazlasıyla ihtiyacım olduğu bir dönemdeyim.

Bana yardımcı olmanızı umuyorum. Ve sizlere güveniyorum.

2. Partı keyifle okumanız dileği ile öptüm...

Gözlerim kocaman açılırken ağzından çıkan her harf tenime kazınmıştı resmen.

Benden uzaklaşırken bu halime tekrardan bakıp alayla sırıttı. Allah kahretsin ki benimle alay etmesi bile güzeldi.

İyice uzaklaşıp arkasını döndü ve içerideki bir odaya girdi.
Bense hareketsizce derin bir nefes aldım.

Ellerim titrerken kendimi televizyonun  tam yanında duran koltuğa attım. Önümde duran eskitme sehpadaki sürahiyi alıp kafamdan aşağı boşalttım.

Resmen yanıyordum. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim. Hayvan herif hormonlarımla oynamıştı resmen.

Sinirden kudururken bir hışımla yerimden fırlayıp az önce girdiği odaya doğru kocaman adımlarla ilerledim. Sonunda odaya vardığımda kapıyı hızlıca açtım. Kapı 180 derece dönüp arka duvara çarparken çıkardığı ses kulaklarımı doldurdu.

"Seni öpmek falan is-" diye haykırırken utançla gözlerimi kapattım.

"Imm şey" derin bir nefes alıp ellerimi gözlerime mümkünmüşcesine daha sıkı kapatırken kıvrandım. "Özür dilerim"

"Küçük ucube ödeşmeye gelmiş demek" dediğinde alaycı tonu tekrardan nefesimi kesmişti. İçimden gidip onu yumruklamak gelsede şu anda çıplaktı ve arkamı dönemezdim. Neyden bahsettiğini anlamıştım.

Ses çıkarmadım. Tabiki şimdilik.

"Ödeşmekmiş! Aptal herif!" sinirle sessizce mırıldanırken mutfak olduğunu düşündüğüm yere ilerledim.

Bingoo!
Evet burası krem ve mor tonlarının hakim olduğu kocaman ama sevimli bir mutfaktı.

Mutfağı bulmanın verdiği mutluluk bir anda solmuştu. Koca mutfakta ara ki bir bardak bulasın.

İçerideki sürahiyi kafamdan aktarıcağıma içseydim olmazdı demi?

Ayy bide benim üstüm ıslaktı şimdi. Allahtan Derin çıplaktı da bide bunla alay etmedi.

İç sesim kudurmuş olmalıydı. İç sesimi sustururken ilerideki rafta bardak görünce gözlerimi kocaman açıp bardağa doğru koştum.

Çölde susuz kalmışcasına su içerken bir an nefesim kesildi.

Geçen gün Çağla'yı yağmura benzetmiştim ben değil mi?

Sussuz kaldığımda imdadıma yetişen bir yağmur. Ama artık yağmur da yağmıyordu.

Susuz kalmıştım aslında. Çağla yoktu. Hayatta kalmam için tek dayanağım oydu, ama o da yoktu.

Gözlerim dolarken Çağla ile ilgili son anılarımızı hatırladım. Bana sarılışını, attığı kocaman kahkahaları, gözlerimin ta en içine bakışını.

Bu sefer gözlerime dolan yaşları geri itmedim. Aksine serbest bıraktığımda koca bir damla gözümden akıp değdiği yerleri kavurmuştu.

Çağla'yı görmem gerekti. Onu orada tek başına bırakmak beni rahatsız ediyordu.
Hele de benim yüzümden, beni kurtarmak için orada olması acıma acı katıyordu.

Elimdeki bardağı tezgahın üstüne bırakıp mutfaktan çıktım. Az önce yaşadığım saçma olayı unutup Derin beyimizin yanına gitmeliydim.

Tamam çıplak olabilirdi, fakat ben direk yüzüne baktığım için küçük dostunu falan görmemiştim. Belki birazcık karın kasları ve adonisleri görmüş olabilirim. Ama o kadar.

*******

Şu an tüm cesaretimi toplamış, son kez derince bir nefes almıştım. Az önceki duruma tekrardan düşmemek için bu sefer kapıyı tıklatmam gerektiğini de aklımın bir kenarına not almıştım.

Derin'in bulunduğu odanın kapısını tam önünde durup elimi yumruk yaptım. Elimi kapıya doğru uzattım. Ama ben daha kapıyı çalmadan Derin kapıyı açtı.

Gözleri gözlerimle buluştuğunda aynı Çağla gibi bakıyordu. Tam gözlerimin içine, en derine.

Tuttuğum nefesimi yüzüne bırakmamak için dua ederken Derin yeniden alaylı sırıtışını takınıp, beni omzumdan ittirerek içeriye geçti.

"Hayırdır ucube, gördüklerin yeterli olmadı mı?"

"Hiç birşey görmedim tamam mı?" diye sinirle tısladım. Takıntılı manyak!

"Ha anladım görmediğin için içinde kaldı, sen de tekrardan  görmeye geldin."

"Ya sen manyak mısın? Sana ve küçük dostuna meraklı değilim. Ayrıca bana hiçbirşey anlatmadan beni burda tutan sensin unuttun mu?"

Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Ben ona cevap vermek için biryerlerimi yırtarken bu kadar rahat davranabilmesi akıllara şayandı.

"Aman ben sana çok meraklıyım zaten. Burada bulunmak zorunda olduğun için buradasın. Bunu bil yeter ucube."

"Çağlayı görmek istiyorum." Dedim.bir çırpıda. Konuyu uzatmak istemiyordum. Hiçbirşey bilmeden Derin kadar rahat biriyle uğraşmam imkansızdı.

Bir süre bana baktıktan sonra her harfi uzatarak üstüne basa basa konuşmuştu.

"Çağlayı unut."

Selam!
Yorum istediğimi daha önce söylemişmiydim?
-Evet. Hemde defalarca.
Şimdiden yorumlarınız için teşekkürler.
Öptüm ...

Aşk Satırları adlı kitabıma bir göz atarmısınız?

Küçük AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin