Çağla'nın göz yaşlarına aldırmadan emin adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.
Arkamdan seslenişlerini umursamadan kapıyı çektim ve evden çıktım.Anneme gitmek istiyordum,onu çok özlemiştim.
Ona sarılmak istiyordum.****
Annemi gördüğümde gülümsedim ve yanına doğru hızlıca ileriedim.
"Anne" dedim buruk sesimle.
"Ben geldim annem,beni özledin mi?" Sesim iyice incelmişti.Dizlerimin üstüne düştüğümde canım yanmıştı ama umursamadım.İleride beni izleyen çocuğa kısık bir bakış attım 20 'li yaşlardaki uzun boylu çocuk ona baktığımı anlarcasına kafasını önüne eğdi ve ilerlemeye başladı. Sıkıca anneme sarıldım.
"Annem,kokunu çok özlemişim,sende beni özledin değil mi?" Lanet olsun ki yine konuşmuyordu. "Susma anne,artık benimle konuş!" Bu sefer bağırmıştım gözlerime dolan yaşlar akmaya başladı ve sessiz iç çekişlerim kendini haykırışlara bıraktı.
"Sen toprak değilsin,biliyorum." Canım yanmaya başlamıştı."Sen benim annemsin." Sendelenerek de olsa ayağa kalkmayı başarabilmiştim. "Hadi kalk anne,gidelim." Elimi uzattım ama tutmadı.
"Hadi anne yine dizlerine yatmayı ve senin saçlarımla oynamanı istiyorum.Sana sarıldığımda sen de bana kollarını dola istiyorum.Omzunda ağlamak istiyorum.Senin güvenli kollarını istiyorum."
Ağlarken bağırıyordum arada nefessiz kalıyor,derin nefesler alıyordum.
"Söz veriyorum anne uslu duracağım,sözünden çıkmayacağım." Annem kalkmıyordu. Ağladığımda dayanamaz dediğimi yapardı. Ama artık yapmıyordu.BEni dinlemiyordu.
Dizlerimin artık beni taşıyamadığını hissettiğimde, hemen annemin mezarının yanında duran çam ağacının altına oturup ağacın gövdesine yaslandım.
Gözümdeki yaşları artık engelleyemiyordum ve serbest bırakdım.
Hıçkırarak ağlarken kendi hıçkırıklarımda boğularak ölmeyi istedim.
Bir anda indiren yağmur ise yaralarıma tuz basmıştı, canım artık daha da yanıyordu. Hava karanlıktı, mezarlıkta hiç kimse yoktu. Ama aldırmadım yağan yağmurun altında çam ağacına yaslanmış öylece ağlıyordum.
İçmdeki ağlama isteği yerini uykuya bırakırken,esen rüzgar mayışmama neden olmuştu. Bu gece annemle birlikte uyuyacaktım.
Eskisi gibi olacaktı. Annemin kolları arasında bir güne başlayacak, ve güvenli kollardan aldığım huzur ile harika bir gün geçirecektim tıpkı 17 ay önce olduğu gibi.
Yağmurun çamura çevirdiği toprakta cenin pozisyonunu almış üzerimin kirlenmesine aldırmadan gözlerimi kapamıştım.
Gözlerimi kapar kapamaz annemin güvenli kollarında uykuya dalmıştım.
******
Yumuşak ve sıcacık bir ortamda uyumuş gibi hissediyorum.
Gözlerimi açmadan esnedim. Annemin huzurlu kollarında uyanacağım için gülümsedim.Gözlerimi açtığımda şaşkınlıktan adeta yuvasından çıkacakmış gibi hissettiğim gözlerimi kırpıştırdım.
Pembelerle döşenmiş lüks bir odada uyanmak en son bekleyeceğim şeydi. Üzerimde ise temiz üzerinde minik kediler olan gece pijamaları vardı.
Ben ne ara buraya geldim ve bunları giydim?
Daha mantıklı bir soru;
Burası neresi?
Aldığım ani bir karar ile hikayenin kurgusunda bazı oynamalar oldu.
Ve hikayenin adını da "Küçük Adam" olarak değiştirmeyi planlıyorum. Bu isim yeni kurguyla daha çok ilgili olacağından bu kararı aldım.Hepinizi kocaman kocaman öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Adam
PertualanganKaranlık ona yakışabilecek en aydınlık kavramdı belkide. Koyu kahverengi gözleri onun tek aydınlığıydı. Ay ışığı kadar güzel olan genç kız da en az onun kadar karanlıktı aslında. Derin, Melis için karanlığa gömülürken. Melis'i kurtarmaya and içmişti...