Okuyucu sayım her geçen gün daha da artıyor bu da beni acaip mutlu ediyor.
Peki bir yazar mutlu olursa ne olur?Kalemini kağıda her değdirdiğinde yazma isteği daha da şevklenir.
Keyifli okumalar...
Okulların açılmasına son 3 hafta kalmıştı. Tatil çok hızlı geçmişti gerçi şu son bir haftada neler neler olmuştu ama yinede eğlenceli bir tatildi.
Lise son sınıfa geçmek her ne kadar büyüdüğümüzün göstergesi olsa da beraberinde yeni sorumluluklar getiriyordu.
Tamam inek bir öğrenci değildim. Ama derslerime ciddi anlamda önem verirdim. Özellikle de annemi kaybettikten sonra kendi ayaklarım üzerinde durmam gerekirdi. Ki ayrıca annem benim üniversite kazanmamı o kadar çok istiyordu ki.
Ona söz vermiştim. Sözümü tutacaktım.
Kitaplarımı masaya koyup sandalyeme oturdum. Elimdeki kalemi dişlerken önümde duran kitabtaki soruya kısık bir bakış attım.
Ardından soruyu çözmek için kalemle birkaç işlem yazdım. Sonunda cevabı bulmuştum.
İkinci soruya geçerken aklıma dolan düşüncelerle kalemi fırlatıp kitabı kapattım. Bu böyle olmayacaktı.
Kimdi bu çocuk o gün neler gevelemişti öyle?
Doğru olabilirmiydi? Gerçekten peşimde bana zarar vermek isteyenler olabilirmiydi?
Çağlaya hiçbirşey anlatmamıştım. Geceyi nerede geçirdiğimi sorunca, gece Emrede kaldım diye bir yalan gevelemiştim.
Bir dakika!
Hayır ya olamaz...Piç kurusu! Bana zarar vermek isteyenler Çağla'yı hastanelik eden o piç kurusu olabilirmiydi?
Pekala bana zarar vermek isteyen birileri olsa bile bu çocuğu ne ilgilendirirdi?
Lanet olsun ki ben nasıl bir oyunun içerisindeydim?
KApının tıklanması ile düşüncelerpmden sıyrıldım. Açılan kapının arkasından deve kuşu edasıyla Çağla belirdi.
Kafasını kapının arasından uzatıp sıcacık bir gülümseme yolladı. Onun bu haline bende gülerek eşlik ettim.
"Alışverişe çıkalım mı fare?" Son kelimeye bastıra bastıra söylerken yüz ifadem karşısında kahkaha atmaya başladı.
Fareden iğrenirdim. Adını bile duymaya tahamül edemediğim bir hayvanın adı ile bana hitap edmesi saçlarından tutup sürükleme isteğime tuz biber oluyordu.
"Çağla" diyer uyardım. İğrendiğimi belli eden ses tonum ile "yok sana alışveriş falan." Madem beni gıcık ediyorsun cezasını da çekeceksin.
"Yaaaaa!" Diye isyan etmesini keyifle izledim. "Peki peki özür dilerim." Karşımda kıvranmasından zevk alırken kahkahalara boğuluyordum. Ben kahkaha atarken bu sefer Çağla gıcık olmuştu.
"Giyinmek için sadece 10 dakikan var ayrıca bana woffle borcun var unutma!" İkaz edici ses tonumla konuşurken Çağla hızlıca odasına doğru koşmuştu.
Geçen sefer o beni çıldırtmıştı. Şimdi ise sıra bendeydi. Planlar planlar...
Bende ayaklanıp kıyafet dolabıma doğru yol aldım. Üzerime mini bir elbise geçirdikten sonra saçlarımı dağınık bir şekilde topladım. Dudağıma pembe tonlarında hafif parlak rujumu sürdüm. Hafif topuklu ayakkabılarım ile tatlı gözüktüğüme karar verdim.
Aşağıya indiğimde Çağlanın hala hazır olmadığını anladım. Yüzüme ciddi bir ifade takınıp aynı ciddiyetle Çağla'nın odasına doğru yol aldım.
Kapıyı izinsizce açıp odaya daldığımda Çağla ayakkabılarının olduğu dolaba bakıp yüzünü asıyordu.
"10 dakikan çoktan doldu küçük hanım." Diye uyardım. Ardından Çağla "hiç ayakkabım yok." Diye yakındı.
Gözlerimi kocaman açıp önce ayakkabılara sonrada Çağla şaşkınca baktım.İşaret parmağım ile ayakkabıların olduğu dolabı işaret ederken "o ayakkabıları sana yediririm Çağla." Diye tehdit ettim.
Rastgele aldığım bir ayakkabıyı Çağlaya fırlattım "Şunları itiraz etmeden giy ve hemen aşağı in. " diye emir verdikten sonra arkama bakmadan odadan çıktım.
Deli kız, bir dolap dolusu ayakkabısı vardı ve hiç ayakkabım yok diye dert yanıyordu.
Evet bu günkü alışveriş ürünümüz ayakkabıydı.
********
Çağla ile birlikte avm de salına salına gezerken vitrinleri dikkatlice inceliyorduk. Çağla bazen vitrinlere yapışıp ağından salya akıtıyordu. Bende kimse bu halini görmeden onu hemen çekiştiriyordum.
Ben arada paronayaklaşıp izlendiğim hissine kapılıyordum. Hele o çocuğun dediklerinden sonra inanmasam bile insan bir tedirgin oluyordu.
Alışveriş bitiminde Çağla elinde bir sürü poşet ile bense tek bir poşet ile ilerliyordum. O poşette ise sadece Çağla' nın zorla aldırdığı elbisem vardı. ASlında alışveriş yapmayı severdim. Tabi kendime birşeyler almadığım sürece...
Eve geldiğimizde yorgunluktan ayaklarımıza kara sular inmişti. Çağla'nın gözü ayakkabılardan başka bişey görmediği için saolsun woffle borcunu da ödememişti. Ayrıca kurt gibi açtık en son kahvaltıda minik bir tost yemiştik.
"Çağlağğğ açım, öldüm. Kalk bana yemek yap." Diye kıvrandım.
"Melis ya ben ne anlarım yemekten ayrıca ben daha açım." Diyip ellerini göğsünde birleştirdi. "Bak bu gün sen güzel bir yemek hazırla söz istediğin birşeyi yapacağım." Diye umut verirken.
Çağla sinsice sırıttı ardından kıkırdayıp "istediğim her hangi birşey?" Diye sorarcasına tekrarladı. Benimle ilgili hayin planları olmalıydı ama en fazla beni kolumdan tutup bara falan götürürdü. Şu an o kadar açtım ki barda neler olacağını bile düşünmeden"Evet. " diye onayladım.
Çağla hızlıca ayaklandı. Tüm yorgunluğunu unutmuş gibi bir tavırla "Yaşasın kötülük!" Diye bağırdı. Sinsi.bir bakış atıp mutfağa doğru koştu koşarken haykırdı.
"Elime düştün Melis Gündüz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Adam
AdventureKaranlık ona yakışabilecek en aydınlık kavramdı belkide. Koyu kahverengi gözleri onun tek aydınlığıydı. Ay ışığı kadar güzel olan genç kız da en az onun kadar karanlıktı aslında. Derin, Melis için karanlığa gömülürken. Melis'i kurtarmaya and içmişti...