Li Xu Yan'ın ifadesi sakindi ama nefesi düzensizdi, kollarının arasına gizlenmiş elleri yumruk haline gelmişti ve kalbi yüksek sesle çarparken ne tür bir azap yaşadığı görülebiliyordu.
Gao Min'in nefesi bir anlığına durdu ve sonra bağırdı, "İmparatorun Cariye Babası için endişelenmesine gerek yok, bu hainleri öldürün yeter!"
Zhou Yun Sheng parmaklarını sıkıştırarak Gao Min'in yanaklarının kızarmasına, alnındaki damarların şişmesine ve konuşmasının kesilmesine neden oldu.
Li Xu Yan bunu gördüğünde sanki daha fazla bakmaya dayanamıyormuş gibi gözlerini kapattı ama kolunu hafifçe kaldırarak muhafızlara görmezden gelip katliam yapmalarını emretti. Geleceğini belirleyen böylesine büyük bir olayda doğru seçimi yapmayı bilmeliydi, tahta çıktığında Cariye babasının intikamını almak için kesinlikle Qi Xiu Jie ve Altıncı Prensi kemikleri açığa çıkana kadar bin kesikle parçalayacaktı.
Yüksek sesle kahkaha atan Zhou Yun Sheng dışında, etrafları kuşatılmış olan insanlar az kalsın ruhlarını teslim edecek kadar korkmuştu. Elini kaldırıp kol yenini saldırıya geçmek üzere olan askerlere doğru savurduğunda, ellerindeki kılıçlar birkaç parçaya bölündü ve şıngırdayarak yere düştü.
Bu ne tür bir dövüş sanatıydı? Kol yenlerinden dışarı çıkan hava akımını tek kelimeyle korkunç olan görünmez bir silaha dönüştürebiliyor ve çelik kılıçları bile cam gibi kırabiliyorsa, o zaman etten ve kandan bir vücuda ne olurdu? Askerler göğüslerinin sıkıştığını hissederek, bir süre hareket edemeyecek kadar korkuya kapıldılar.
Herkes şaşkınlıktan transa geçmişti.
Zhou Yun Sheng hala gülümsüyordu, Gao Min'in saçını toplamak için kullandığı yeşim saç tokasını çıkardı ve rastgele fırlattı, "Beni bu kadar az sayıda insanla öldürmek istiyorsun, Li Xu Yan, sen gerçekten çok safsın. İster inan ister inanma, önünde binlerce asker olsa bile seni öldürmek benim için yine de kolay olurdu."
Hareketleri basitti ancak içinde kudretli bir güç saklıydı. Bir asker, saç tokasının uçtuğunu görünce Li Xu Yan'ı korumak için çabucak kılıcını savurdu ama tek duyduğu keskin bir çıtırtıydı ve kılıçta saç tokası tarafından açılan küçük bir delik belirmişti. Ancak saç tokasının hızında en ufak bir azalma olmamıştı, Li Xu Yan'ın yanağındaki deriyi çizdikten sonra bir sütunun derinliklerine gömüldü. Saç tokasından görülebilen tek şey, ucunda gömülü olan kıpkırmızı mücevherdi.
Narin ve kırılgan bir yeşim saç tokasını çelikten daha sert bir silaha dönüştürmek için ne kadar güç kullanılmalıdır? Gerçekten Beşinci Prens'in canını almaya niyeti olsaydı, Beşinci Prens zaten yüz kere ölmüş olurdu.
Bırakın Li Xu Yan'ın getirdiği askerleri, Zhou Yun Sheng'in arkasına saklanan insanlar bile bacaklarının zayıfladığını hissettiler.
Fiziksel olarak zayıf görünen Cariye Qi'nin doğaüstü ve öngörülemez dövüş sanatlarına sahip olmasını kimse beklemiyordu. Eğer birini öldürmek isteseydi Da Luo Jin Xian gelse bile onları kurtaramazdı. Ama o sarayın derinliklerinde yaşıyor ve dünya meselelerini umursamıyordu, şöhrete ve servete gerçekten kayıtsız olup olmadığını ya da gizlice komplo kurup kurmadığını kimse bilmiyordu. O çok derinlerde saklanmış ah! Ona akıl sır ermezdi!
Da Luo Jin Xian(Bu, ölümsüzlük seviyesine ulaşmış bir Taocuymuş. Heaven official's blessing'deki Xie Lian gibi falan oluyor sanırım. Bu kitap da kaldırıldı- 1 dk'lık saygı duruşu lütfen)Dehşetten herkesin ağzı açık kalmıştı.
Şimdi olaylar bu noktaya kadar geldiğine göre, bunun ne kadarı Qi Xiu Jie'nin çabalarıyla olmuştu? Yoksa... olan her şey zaten onun kontrolünde miydi? Evet, Li Jin Tian'ın onu affettiği günden itibaren her şey birer birer kontrolden çıkmıştı. Herkes kendini korumak için radarın altında yaşadığını düşünüyordu, ama o sadece derinlerde saklanan ve herkesle oynarken kenardan eğlenerek onları seyreden bir satranç oyuncusuydu. Korkunç, gerçekten korkunç!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Quickly Wear the Face of the Devil
General FictionDünyanın en yetenekli bilgisayar korsanı Lord Tanrı ismini verdiği yapay zeka tarafından kötü adam olarak yüzlerce kez yeniden doğmak üzere starnet ağına hapsedildi. Her dünya onun için bir çıkmazda sona erdi. Her son trajikti. Sonunda 'Kötü adam si...