"Ben bunun olduğuna hâlâ inanamıyorum." diyerek bir zamanlar bahçesindeki çiçekleri kendi elleriyle ektiği, şimdi ise geriye harabe kalan kül olmuş evinin avlusunda islenmiş taşların üstüne attı kendisini.
Francesco ona söz verdiği gibi, Delilah tedavi olduktan ve biraz dinlendikten sonra onu evine getirmişti. "Çok üzgünüm Delilah. Engel olabilmeyi çok isterdim."
Delilah yıkıldığı yerden Francesco'ya baktı. Gerçekten mutsuz görünüyordu. "Teklifin hâlâ geçerli mi?" Francesco şaşırmıştı. Bir an afalladı. "Floransa'ya gelmemi hâlâ istiyor musun?"
Mutlu olduğunu belli etmeden cevap verdi. "Evet, elbette." Delilah'ın ne kadar acı içinde olduğunu ve Floransa'da nasıl acı dolu bir geçmiş bıraktığını hatırlayınca yüzüne gölge düştü. "Peki sen hazır mısın?"
"Değilim desem ne değişecek ki?" dedi düşünceli bir sesle. "Hatırlıyor musun, sana Venedik evim demiştim. Artık burada olmak sadece bana acı veriyor." Acı bir tebessüm belirdi yüzünde. "Belki de artık anneme dönme zamanım gelmiştir."
Zaten bu konuda vicdanı çok rahatsızdı. Annesi öldüğünden beri hiç gitmemişti mezarına. Bazen onu rüyasında görür, kendisine sitem ettiğini işitirdi. Gitmek zamanı gelmişti. Toparlanmalıydı Delilah. Toparlanmalı ve bunu yapanlara bedel ödetmeliydi.
"Maddalena, tüm bu olanlar için senden izahat bekliyorum." dedi Lorenzo. Düşük ses tonuna rağmen öfkesi kızının içini titretmişti.
Maddalena, San Marco Bazilikası'nın çan kulesinden meydana bakarken sesinin titrememesi için boğazını temizledi. "Neyden bahsettiğini anlamıyorum baba."
Sakalsız çenesinde elini gezdirirken aynı sertlikle cevap verdi. "Lucrezia, Francesco De Pazzi'yi sen ve Piero'nun zehirlediğini söylüyor."
Maddalena, küçük kız kardeşinin kendisini ele vermesine öfkelenmişti ama şu an bu durumu kurtarmak zorundaydı. Yapmacık bir şaşkınlık ifadesi yerleştirdi yüzüne. "Lucrezia nasıl böyle bir şey düşünür? Tanrım...evlendikten sonra kardeşlerimle çok az vakit geçirmeye başladım." Ses tonundaki üstü kapalı intikam hırsıyla birlikte ekledi. "Artık beni tanımıyor olsa gerek."
Lorenzo De Medici, sert bir banker ve politikacıydı. Çocuklarına karşı da hep sert bir baba olmuştu. Genel mizacına ters düşecek bir sakinlikle Maddalena'nın elini avuçlarının arasına aldı. "Annene olanlar için hiç kimseyi suçlayamazsın."
Dalgacı bir gülümsemeyle tebessüm etti. "Tabii ki suçlayamam ama bir köleden doğan kızın için hepimizi yok sayıyor olmanız sizce adil mi baba?"
Lorenzo, birden kızının ellerini bıraktı. "Delilah'ın bir Medici olduğu ve yakın zamanda eve, Palazzo De Medici'ye, döneceği fikrine alışsan iyi olur. Aksi takdirde ailemizde huzursuzluk çıksın istemiyorum."
Delilah, babasının kumaş dükkanında sunta tezgahın dibindeki taburede oturup sırtını tezgaha yaslamışken Francesco tam karşısında, Alberto ve onun konuşmalarını dikkatle, yorum yapmadan takip ediyordu.
Delilah Floransa'ya gitme kararını açıkladıktan sonra Alberto buna sevinse de gitmesine sebep olan olayları düşününce içi burkuluyordu.
Derin bir iç çekti Alberto. Yaşlı gözleri buğulu bakıyordu şimdi. Delilah'ı ikna etmeye uğraştığı, ölmeden önce son dileği olarak istediği hatta vasiyetine bile yazdığı o isteği gerçekleşmek üzereydi ama şimdi ondan ayrılacağı gerçeği buz gibi soğuk gelmişti ona.Sesinin çatlamaması için dua ederek "Auguro il meglio per te, rosa selvatica." dedi. Senin için en iyisini istiyorum, yabani gül.
"Non credo sia il migliore." Bunun en iyisi olduğunu düşünmüyorum. "Ama yükselme vakti. Floransa'ya dönme vakti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzurun Kraliçesi
Historical Fiction"Demek marifetleri yere göğe sığdırılamayan şu meşhur kadın çete lideri sensin." dedi genç adam, kahverengi pelerininin kapüşonunu yakışıklı yüzünü ortaya çıkaracak şekilde geriye doğru savururken. Klasik İtalyan erkeklerinin sahip olduğu yanık yeşi...