Delilah yatağında bir sağa dönüyor, bir sola dönüyor; ayağa kalkıp pencereden dışarı bakıyor ama kesinlikle gözüne uyku girmiyordu. Alex'in ondan istediği şey korkunçtu. Bu adam ne zaman bu kadar korkunç şeyler istemeyi kendinde hak olarak görmüştü? Midesinde bir ağrı vardı, Alex'in sözlerini duyduğundan beri geçmek bilmiyordu hatta bir ara yanlışlıkla yeşil çay diye zehirlerinden mi içti diye bile düşünmüş, kendini kusturmuştu ama hayır, zehir falan içmemişti.
Bir yandan çok değil, birkaç hafta önceki hayatını özlüyor, bir yandan da Alex'in nasıl bu kadar acımasız olduğunu düşünüyordu. Francesco gibi soylu ve güçlü biri istese çeteyi çoktan sallandırırdı ama o Delilah'ın tarafında olmayı tercih etmişti ve onu birçok kez beladan kurtarmıştı.
Bu gece de ona uyku yoktu. Pencerenin geniş pervazının üzerindeki sağlıklı çiçeklerin önünde geçen yaz resim yapmak için yerleştirdiği masasına geçti. Cilalı koyu kahve tahtadan yapılmış bu masa Delilah'ın kimsenin bilmediği yumuşak tarafına şahit oluyordu. Ne çizeceğini bilmeden elini kaleme attığında dışarıdan kulakları sağır eden bir gök gürültüsü duydu. Son zamanlarda yağmur sıklaşmıştı. Hafif aralık kalan penceresini tam kapattı. Odasında yanmakta olan mumları da kontrol ettikten sonra tekrar sandalyesine yerleşti. Kalemle bir iki çizik çizdikten sonra öfleyerek kalemi kırar gibi sertçe masanın üstüne bıraktı. Daha hâlâ gecenin köründeydi ve zaman geçmek bilmiyordu.
Tam yatağına dönecekti ki gök gürültüsü eşliğinde kapısı çalındı. Bu saatte kapısının çalması kesinlikle hayra alamet değildi. Yatak odasındaki şöminenin önünde horul horul uyuyan Alto bile uykulu gözlerle kulaklarını dikmişti.
Nefesini tutarak odasının avluya açılan meşeden yapılmış kapısını gerginlik içinde açtığında kardeşi, hatta oğlu gibi gördüğü Luca'yı karşısında buldu. Saçları sağanak yağmur yüzünden alnına yapışmıştı, bu haliyle bir fareyi andırıyordu. Yere eğilerek nefesini düzenlemek için çabalamaya başladı.
"Luca?!" Delilah'ın bu saatte beklediği kişi kesinlikle Luca değildi. Şaşkınlık ve azarlama arası bir tonda "Cosa stai facendo qui?" diye sordu. Burada ne arıyorsun?
"Delilah...O Pazzi...genç olan...Her yerde seni arıyor." Delilah'ın öfkeyle büyüyen gözlerine aldırmadan konuşmaya devam etti. "Seni hemen görmesi gerekiyormuş..."
Delilah yumruklarını sıkarken öfkeyle küçük çocuğun lafını kesti. "All'inferno. Onu görmek istemiyorum." Canı cehenneme.
Çocuk eliyle ona susmasını işaret etti. "Bunun çok önemli olduğunu, gelmezsen hepimizin hayatını tehlikeye sokacağını söyledi. Seni Varisler Avlusu'nda bekliyor."
Duraksayarak Luca'nın endişeli yüzüne baktı. Bu çocuk gecenin bu saatinde ona bir haber getirmişti ve üstelik bu onların da hayatlarını etkileyen bir şeydi. Francesco'nun yüzünü bile görmek istemiyordu, o yaşadığı memnun, küçük ve zavallı hayatını ondan alan yegane kişiydi ama öte yandan Luca'yı endişe içinde bırakmak istemiyordu. Luca'nın korku ve bitkinlik içindeki çocuk yüzüne acıyarak baktı. "Pelerinimi alıp gideceğim." Bir yandan da çocuğa talimatlar yağdırmaya başlamıştı. "Bu gece burada kal, içeri geç. Bir şeyler ye. Kendini sıcak tut." Pelerinini alel acele zaten geceliğini giymemiş, günlük kıyafetleri halen üzerinde olan vücuduna sararken Luca'nın ona bir şeyler daha söylemek için kıvrandığını fark etti. "Che cosa?" Ne var?
Utançtan yanakları kızarmaya başlamıştı küçük çocuğun. "Şey...ev sahibimiz bizi evden attı. Annem ve kardeşlerim dışarıda...sadece bu geceliğine-"
"Fretta! Annen ve kardeşlerini buraya getir. Derhal! Burada istediğiniz kadar kalın. Ev sahibinizin icabına bakacağım." Çabuk. Sağanak yağmurun perde gibi örttüğü evinin avlusuna çıkarken son kurduğu cümleyi içinden tekrar etti. Ev sahibinizin icabına bakacağım. Bu cümle ona eski günlerinde gibi hissettirmişti ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Şimdi birkaç gün öncesine kadar hiç tanımadığı bir Pazzi'nin yanına, başına ne geleceğini bilmeden koşar adım gidiyordu.
Adım attıkça soğuk hava suratına bedenine zincir vurulmuş gibi çarpıyordu. Yağmur damlaları yüzüne vurdukça ağlayası, hatta Tanrıya haykırarak yaşadığı tüm bu kafa karışıklığını sorası geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzurun Kraliçesi
Ficción histórica"Demek marifetleri yere göğe sığdırılamayan şu meşhur kadın çete lideri sensin." dedi genç adam, kahverengi pelerininin kapüşonunu yakışıklı yüzünü ortaya çıkaracak şekilde geriye doğru savururken. Klasik İtalyan erkeklerinin sahip olduğu yanık yeşi...