İpek çarşaflar içerisinde ipek bir gecelikle yatarken bulmuştu kendini Delilah. Başında inanılmaz bir ağrı vardı. Göğsündeki sızıyı saymıyordu bile.
Bir anlığına neler olduğunu unutmuş, hafızasını kaybetmiş gibiydi. Yavaş yavaş hafızası yerine gelirken gözü tavan süslemelerine takılmıştı. Altın varaklı, ince işçilikli üzüm asması bütün tavanın kenarlarını boydan boya sarmıştı. Üzümlerin koyu kırmızı rengi ve asmaların altın sarısı yaprakları pencereden sızan sabahın ilk ışığında tertemiz bir parıltıyla parlıyordu.Taş zeminde tok ayak sesleri telaşla yattığı yere yaklaşıyordu. Kimin geldiğini görmek için bakışlarını tavan işlemelerinden kaçırıp hafif bir gıcırtıyla açılan büyük demir kapıya yöneltti.
Beyaz kitinli, saçlarında gri eşarbı olan orta yaşlarda bir kadın Delilah'a anaç bir bakış attıktan sonra hiçbir şey söylemeden direkt yarasına bakmak istemişti ki Delilah üzerine çöken elleri çevik bir hareketle itekledi. "Sen de kimsin?!"
O an neler olup bittiğini yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştı. Venedik Şövalyeleri'ne teslim olmakla Pazzi'nin insafına kalmak arasında bir seçim yapmak yerine onu orada bırakmaları için kendini yaralamıştı ancak işler istediği gibi gitmemiş, Francesco onu saraya götürmüştü.
Kadın, Delilah'ın hareketini kabalık olarak algılamamış, hiç umursamamıştı. "Yarana bakmam gerek, figlia." Evlat.
Annesi yaşasaydı aşağı yukarı Bu kadınla aynı yaşta olacaktı, kendisine evlat diye hitap etmesi içini yumuşatmıştı, kadına birden sevgi duymaya başlamıştı. Bu uzun zamandır bir kadından duymadığı bir kelimeydi. Zorluk çıkarmamaya karar vermişti.
Kadın ipek geceliğini bir çırpıda sıyırarak muayenesine başladı. Dikişlerin tutup tutmadığını anlamak için bandajı çıkarması gerekiyordu, makas yardımıyla ortadan kestikten sonra gayet güzel biçimde dikilmiş yaranın olması gerektiği kadar kanadığını görünce gülümsedi. "İyi durumdasın." Merakına yenilerek nihayet günlerdir düşündüğü sorusunu sordu. "Senin gibi güzel bir kızın sokak serserileriyle ne işi olur?" Kadının neyden bahsettiğini anlamamıştı. Herhalde, çetesinden bahsediyor olsaydı ölüme mahkum edilecek bir suçlu için bu kadar sakin konuşmazdı. "Efendimiz seni getirmeseydi kan kaybından ölmüş olabilirdin." Sitemkar bir sesle ekledi. "Bu dünya genç ve güzel kadınlar için cehennem gibidir evlat, ıssızda tek başına fazla gezmemelisin. Umarım dersini almışsındır." Delilah kadının aksanından İtalyan olmadığını anlamıştı.
Francesco kendini yaraladığını söylemek yerine ıssız bir sokakta bir grup serseri tarafından sıkıştırılıp altınlarını çalmak için onu yaraladıkları yalanını atmıştı.
Delilah o güne kadar gezdiği bütün ıssız sokakları ve o sokaklarda işlediği suçları aklından geçirerek gülümsedi. "Vecchia, nerelerde neler yaptığımı bilsen bana bu kadar merhametli davranmazdın." İhtiyar
Kadının gözleri korkuyla açıldı. "Bana bir fahişe olduğunu söyleme."
"che Dio vi benedica!" Tanrı korusun. "Aptal erkeklerle altın için birlikte olmak mı? Medici olmayı tercih ederim." Bu işten ne kadar iğrendiği sözlerinden belliydi.
Delilah, çetesindekiler hariç, erkeklerden pek haz duymuyordu çünkü onların her yaptığı harekette bir beklenti olduğunu biliyordu. Bu zamana kadar erkekleri hep kendi istediği ölçüde kullanmış, kullanma sırası onlara geldiğinde kendisi çoktan iplerini çekmiş olurdu.
Kadın rahatlamış gibi elini göğsüne götürerek derin bir nefes aldı. Şimdi yaşının vermiş olduğu ağırlıkla öğüt vermeye başlayacaktı. "Purtroppo, birçok kadın kolay yoldan zengin olmak için bu yola başvuruyor ancak bilmiyorlar ki altın zaten kazanılır. Mühim olan asillik ve soydur..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzurun Kraliçesi
Historical Fiction"Demek marifetleri yere göğe sığdırılamayan şu meşhur kadın çete lideri sensin." dedi genç adam, kahverengi pelerininin kapüşonunu yakışıklı yüzünü ortaya çıkaracak şekilde geriye doğru savururken. Klasik İtalyan erkeklerinin sahip olduğu yanık yeşi...