Bölüm Yirmi Dört

203 12 14
                                    

Palazzo de Signora'dan ayrıldığından beri her an bir yerlerde Francesco'yu görme ihtimali olduğu için elleri titriyordu Delilah'ın. Onu görmek istemiyordu, çok kırgındı ve daha kötüsü günlerdir Francesco'nun ona kendini affettirmek için hiçbir şey yapmadığını görmek daha da üzüyordu onu. Demek ki buraya kadarmış diye geçirdi içinden. İktidar hırsı her şeyi bitirebiliyormuş.
Konstantin'de onu öptüğü ilk gün aklından çıkmıyor, birlikte geçirdikleri güzel günleri, Venedik'i, samimi itiraflarını düşündükçe bu duruma gelebilmiş olmalarını aklı almıyordu.

Atların üstüne vurulan kırbaç sesiyle duracaklarını anladı Delilah.

"Siamo venuti, signore."

Medici Sarayı'na geçtiği günden beri bu ilk dışarı çıkışıydı Delilah'ın. Aslında canı hiç istemiyordu, Francesco'yu görme ihtimali bile onu rahatsız ediyordu ama bunu itibarı için yapmak zorundaydı. Daha şimdiden insanlar Francesco de Pazzi'nin kalbini kırdığı bir başka kadın diye konuşmaya başlamıştı hakkında. Delilah sıradan bir kadın değildi. Onu basitleştiremezlerdi.

Başında bir Medici olduğunu haykıran yarım çember tacıyla geriye attığı uzun koyu renk saçlarını bordo bir tülle kapatmıştı. Bordo Medicilerin soyluluklarının rengiydi, lacivert Pazzilerin aksine Lorenzo sürekli bordo giyerdi şimdi Delilah da koyu sarı tacının altına bordo, boydan bir pelerin giymişti. Pelerini boynundan iki altın defne yaprağıyla birleşiyordu. Arkasında ona eşlik eden iki saray hizmetçisi ve gizliden takip eden bir sürü Medici Şövalyesi vardı.

Çevredeki insanlar onu görünce dönüp tekrar bakıyor, o da yapmacık bir tebessüm ile insanlara karşılık veriyordu. Hakkında fısıltıların döndüğünü, kimisi içinde bulunduğu durum hakkında yorum yapıyordu, bazısı güzelliğine methiyeler düzerken bir kısmı gözlerinin uğursuz bir cadı gözü olduğunu söylüyordu; o ise hiçbirini umursamadan tek bir Pazzi'ye bile denk gelmemek için dua ediyordu. Her şey çok yorucu diye geçirirken aklından uzun zamandır Venedik'teki hayatını düşünmediğini fark etti, Alberto geldiğinde bile o hayata dair detayları hatırlamamıştı. Kendini iyiden iyiye Floransa'daki entrika dolu hayata adapte etmişti ama bir yanı hala bir gün Venedik'i tekrar göreceğini biliyordu.

Birden kalabalığın arasında tanıdık bir sima gözüne çarptı. Yaşına göre çocuksu sayılabilecek yüz hatları Delilah'ın kendini gördüğünü fark edince iyice gerilmiş, adeta zaferden parlayan bir meşale gibi aydınlanmıştı. Delilah onu görmezden gelerek mücevher dükkanlarının olduğu bir sokağa yönelirken istemsiz bir şekilde yüzüğünü kontrol etti. Hala Francesco'nun annesinin yüzüğünü takıyordu ve içinden hiç onu çıkarmak gelmiyordu.

Mariah zaferinin tadını çıkarmak için Delilah'ın peşine takılmıştı ve bulduğu ilk boşlukta ona seslendi. "Hey, Delilah!"

Delilah daha fazla kaçamayacağını bildiğinden ona haddini bildirmek için durdu. Arkasındaki hizmetçilerden biri Mariah'a bağırdı. "Bu ne hadsizlik, koskoca Medici kontesine ismiyle seslenmeye utanmıyor musun?!"

Eliyle sakin olmalarını işaret ederek yüzünü Mariah'a doğru döndü. Delilah'ın heybetli duruşunun ve Mariah'a göre uzun boyunun yanında kız çocuğu gibi kalıyordu Vespucci. Onu ilk gördüğü günü anımsadı Delilah. O gün kendini ne kadar ezik hissetmişse bugün o kadar asil ve kendini ondan yukarıda hissediyordu. Sırtını dikleştirdi ve asla yenilmiş görünmeyeceğine dair yemin etti kendine.

"Ne istiyorsun Küçük Vespucci?" Bir zamanlar Mariah'ın kendisine taktığı "Küçük Medici" lakabına bir atıftı bu.

Mariah buna bozulmuştu ama o kendince bir zaferin içinde olduğundan bunu hiç belli etmedi. Hiç acele etmeden Delilah'ı süzerken gözleri yüzük parmağındaki yüzükte durdu. "Neyseki yakında yüzük takmana gerek kalmayacak. Yakında boşanacağınızı duydum."

Huzurun KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin