Bölüm Sekiz

331 27 68
                                    

"Andiamo ragazza. Hazırlanman gerek, dolcezza." Hadi kızım, tatlım. Alberto son derece sakin ve dinlendirici bir ses tonuyla birkaç gündür onunla kalan kızının baş ucuna usulca ilişerek uykudan mahmurlaşmış gözlerle ona bakan Delilah'ın saçlarını eliyle okşarcasına geriye doğru attırdı.

Delilah bir anlığına hangi günde olduğunu bile unutmuştu. Alberto'nun San Marco'nun bir sokak gerisindeki evinin Palazzo Ducale'ye bakan odasının perdesini açmasıyla gün ışığı gözlerini almıştı. "Per cosa?" Ne için? Diye sorar sormaz neyden bahsettiğini anlamıştı. Gri gözleri öfkeyle parladı. "Gitmeyeceğim."

Alberto günlerdir kızını büyük balo için ikna etmeye çalışıyordu ama Delilah inatçıydı. Üstelik kendini kullanılmış ve çöp gibi hissediyordu. Francesco'nun yüzünü görmeye tahammülü yoktu.

Luca'nın ailesi ev sahibi tarafından sokağa atıldığından beri Delilah'ın evinde kalıyordu. Delilah, aileyi rahatsız etmek istemediği için ve işin açıkçası kendiyle bir başına kalmak istemediği için Alberto'nun yanına gelmişti.
Delilah hayatında ilk defa kendisini bu kadar aciz ve yıkılmış hissediyordu. Günlerdir kendine bunun nedenini soruyor ama bir türlü mantıklı bir açıklama bulamıyordu. Francesco bir yabancıydı, Delilah bir aptal gibi bir yabancıya güvenmişti ve sonunda da hayal kırıklığına uğramıştı. Bu Delilah'ın ilk hayal kırıklığına uğrayışı değildi, daha önce defalarca kez yarı yolda bırakılmış, tuzağa düşürülmüş ve güvendiği insanlar tarafından ölüme yaklaştırılmıştı. Ama bu Francesco denen adam...başkaydı. Onun yanındayken kendisini dünyanın en güvenilir insanı gibi hissettirmiş, Delilah'a nadide bir sanat eseri gibi ilgi göstermişti ve sonra onu kullanmak istediğini fark etmişti Delilah.

Francesco, Palazzo Ducale'den San Marco meydanında koşuşturan insanlara kırgın bakışlar atarken bir yandan Delilah'ın günler önce kendini yaraladığında burada düşürdüğü saç tokasında parmaklarını gezdiriyordu. Derin bir iç çekti. Neredeyse her gün evine gitmiş, Luca'dan Delilah'ın nerede olduğunu öğrenmeye çalışmıştı ama Küçük Luca her seferinde korku içinde "Bilmiyorum efendim." demişti. Francesco küçük çocuğu ve zavallı görünen ailesini korkutmak istemiyordu. Bu sabah son kez Delilah'ın evinin bahçesinden çıkarken Luca'nın annesi kucağında en fazla dört yaşındaki oğlunun ağlayışını susturmaya çalışarak Francesco'ya seslendi.

Kadının kömür gibi siyah gözlerinde korku olmasına rağmen sesi çelik gibi sertti. "Perché lo chiami?" Neden onu arıyorsun? Oğlunun baş örtüsünü çekiştirmesini engellemek ister gibi elini tutmuştu. Bakın efendim. Size saygısızlık etmek istemiyorum ancak eğer Delilah sizi görmek isteseydi zaten sizi bulurdu."

"Onunla konuşmam gerek, signora. Son konuşmamızda beni çok yanlış anladı. Ona kendimi anlatmam gerek." Francesco, bir Pazzi'ye yakışmayacak şekilde ellerini yalvarır gibi önünde birleştirip kadına yüzünü çevirdi. "Onu bulmalıyım."

"Guarda, giovanotto." Bak genç adam. Bu sırada kadının oğlu iyice huysuzlanmıştı. Oğlunu yere bırakırken konuşmasına devam etti. "Delilah'ın o sert görüntüsü, buz kraliçesi tavrı seni yanıltmasın. Ben o genç kızı yıllardır tanıyorum. O çok kırılgan bir çiçektir, narindir. Sen bir Pazzi'sin. Sizin dünyanızdaki kadınların nasıl yetiştiğini iyi bilirsin. Dışı bir sfaciatto olsa da ruhu bir Medici. Onun kalbini kırma, olur mu?"

Francesco sıkıntıyla saç tokasına bakmayı devam ederken Mariah'ın burnunun dibine kadar girdiğini fark etmemişti. Başını omzuna yaslamasıyla irkilmişti Francesco. Geri çekilmek istedi ama bu kabalık olacağından öylece durmakla yetindi.

Mariah dikkatlice müstakbel nişanlısını süzdükten sonra elinde bir şey sakladığını fark etti. "Cos'è questo?" O nedir?

Elinden almaya yeltendiğinde Francesco elini uzaklaştırarak konuyu değiştirdi. "Geldiğini fark etmemişim." Yüzüne yapmacık bir tebessüm yerleştirdi.

Huzurun KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin