Siyah saçlarını tepeden, bir soyluya yakışmayacak derecede özensiz toplamıştı. Koyu kahve gözleri, birkaç ay önceki gibi umutla parlamıyor, aksine katran gibi donuk ve manasız bakıyordu. Günlerdir peş peşe aldığı kötü haberlerden dolayı ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleri ve şiş olan yüzü artık sanki onun bir özelliği gibiydi.
Osmanlı halkının arasında tanınmadan, dikkat çekmeden yürümek için giydiği siyah burkasının peçe kısmını hafifçe çekiştirerek düzeltti. Büyük oyununun en önemli kısmını şimdi oynaması gerekiyordu. Alexandra de Pazzi'nin gerçek gelini olduğunu kanıtlaması ve Delilah'tan sonsuza dek kurtulması bugün yapacaklarına bağlıydı.
Beyaz gömleği, dün Pazzi Şövalyeleri'nin kendini sürüklemesinden dolayı tozdan grileşmiş, siyah binici pantolonu yer yer yıpranmıştı ama o şu an bunu umursamıyordu. Buraya Delilah'ı almaya gelmişti. Francesco de Pazzi onun için büyük bir engeldi ama Mariah Vespucci'nin anlaşma isteği onun için büyük bir umut olmuştu.
Arkası dönük vaziyette sarayın hafif rüzgarda dans eden kandil ateşini izlerken daha önce hiç duymadığı ama kim olduğundan emin olduğu kadının sesiyle omzunun üstünden şöyle bir bakma gereği duysa da istifini hiç bozmadı.
"Alex Habsburg." Mariah çok da güçlü olmayan rüzgarın siyah peçesini düşürmesini umursamamıştı. "mi vergogno." diyerek güldü Alex'in arkasını dönmemesine. İyice bozulan sinirleri yüzünden kahkahasını güçlükle durdurmuştu. Utanç verici. "Bir çete liderinden bile saygı görmüyorum artık."
Alex söylediklerini duymazdan gelerek omuz silkmekle yetindi. "İstediğin nedir?"
Alex'in konuya direkt girmesi hoşuna gitmişti Mariah'ın. Bu yüzden hiç lafı uzatmadı. "Eski hayatımı istiyorum."
Alex alaylı bir ifadeyle gülerken ilk defa yüzünü Mariah'a doğru çevirdiğinde genç kızın harap olmuş halini fark etmişti ama aldırış etmedi. "Beni nereden buldun?"
Mariah gerginleşen sinirlerini zaptetmek için derin bir nefes aldı. "Venedik'in bütün yeraltı isimleri bana Delilah konusunda ancak senin yardımcı olabileceğini söyledi. Ünlü biri sayılırsın." Son cümlesindeki ima Alex'i daha çok güldürmüştü. Umursamadan devam etti. "Delilah'ı Venedik'e götürmeni istiyorum."
Alex umarsız bir edayla parmaklarını çıtlattıktan sonra eliyle üstünü işaret etti. "Francesco de Pazzi'nin bana ne yaptığını görebiliyor musun?" Aslında Mariah'ın niyetini anlamak için blöf yaparken bile Francesco karşısında ezik görünmüş olmaktan nefret ediyordu, sonuçta o da bir soyluydu.
Mariah ağlamamak için gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Her defasında Francesco'nun Delilah'a ne kadar aşık olduğuna şahit olmak onu fazlasıyla üzüyordu ama gene de ondan vazgeçmeyecekti. "Sana istediğin desteği vereceğim. Sadece onu Venedik'e götürmeni ve uzun bir süre saklamanı istiyorum."
"Konuşacağız Vespucci." diyerek sinsi bir bakış attı Alex. Delilah'ı kaçırmayı başarırsa götüreceği yer Venedik olmayacaktı.
------
"Tamam başlıyorum." diyerek düzgün dişlerini göstererek güldüğünde elaya çalan yanık yeşil gözlerinde günlerdir, hatta belki de aylardır ilk defa gerçekten mutluluğu bulmuş olmanın ışıltısı dolaşıyordu. "Hmmm..." diyerek elini çenesine götürüp bir süre düşündü Francesco. Delilah'ın önerisiyle Konstantin'de kar yağışı yüzünden mahsur kaldıkları son geceyi birbirlerini tanıyarak geçireceklerdi. Genç Pazzi bu fikri çok beğenmişti, bu yüzden Delilah'a soracağı soruları özenle seçiyordu. "Bana sana dair kimsenin bilmediği bir şeyi söyle." Daha Delilah cevap vermeden muzip bir ifadeyle ekledi. "Venedik'te bir çete lideri olman dışında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzurun Kraliçesi
Historical Fiction"Demek marifetleri yere göğe sığdırılamayan şu meşhur kadın çete lideri sensin." dedi genç adam, kahverengi pelerininin kapüşonunu yakışıklı yüzünü ortaya çıkaracak şekilde geriye doğru savururken. Klasik İtalyan erkeklerinin sahip olduğu yanık yeşi...