Bölüm şarkısı: All is lost - Kate Garfield
Biraz aksiyona ne dersiniz?İyi okumalar...
🍂
"Neden benim arkadaşlarımla takılmak istemiyorsun? Ne olur bir kere benimle ve onlarla bir yere gelsen?" oflayarak oturduğum yatağın başlığına yaslandım ve özellikle Alin'le göz teması kurmamak için karşımdaki beyaz, düz duvara bakarak konuştum.
"Onlarda beni rahatsız eden bir şey var. Yakınlarında durmak istemiyorum." düşünceleri. Cümlem bittiğinde bakışlarımı duvardan ona çevirdim. Elindeki fırçayla yüzüne yaptığı işi yarım bırakarak kısık gözlerle bana baktı. Dediğim şeyin doğruluğunu ölçüyordu.
"Herkes hakkında bu kadar kötü düşünmeyi bırakmalısın Mirel. Bu şekilde yaşayamazsın." yaşayamıyorum zaten. Oturduğum yatakta ayaklarımı kendime doğru çektim ve başımı dizime yasladım. Yan açıyla Alin'i izlemeye başladım. Kumral uzun saçları o kadar sağlıklıydı ki baktığınızda gözlerinizi alıyordu. Böyle olması için duştan çıktıktan sonra onlarca bakım yapıyordu ki sırf bu bakımı yapmak zorunda olduğu için duş almaya üşeniyordu. Benim kadar hastalıklı bir zayıflığa sahip olmasa da mankensi bir zayıflığı vardı.
Giydiği saten kahve elbise, bal rengi gözlerini ortaya çıkartmıştı. Elmacık kemikleri zaten belirgindi ama kendini daha da zayıf göstermek için kahverengi bir şeyle çizik atmış ve dağıtmıştı. Buna ne dendiğini bilmiyordum. Dolgun dudakları vardı. Erkekler en çok o pembe dudaklarını seviyordu. Dudağının sol atında, gamze gibi görünen bir yarası vardı. Çiftliklerindeki tavuklardan birisi küçükken gagalamıştı. Ben onu incelerken o hiçbir şey demeden yarım kaldığı işi tamamlamak için aynaya geri dönmüştü. Ben yatakta oturmuş onun eyeliner çekişini izlerken aynada kendi kendine gülmeye başladı. Ona böyle dik dik baktığımı fark etmişti. Bana dönmeden önce onu bu kadar ayrıntılı incelemeyi bıraktım.
"Keşke sen de gelsen. Seninle böyle yerlere gidememek beni çok üzüyor." Üzgün hissediyorsun çünkü yalnız kalıyorsun. Benim aksime, çevren çıkarları için seninle konuşmak isteyen insanlarla doluyor. Hepsi seninle eğlenmek, işlerini hallettikten sonra bir köşeye bırakmak istiyor. Gerçekten seninle ilgilenenlere de sen bakmıyorsun, bu yüzden de çevren pisliklerle dolu. Başımı dizime yasladım, olduğum yerde omuzlarımı silktim.
"Keşke."
Ayna karşısında kendine bakarken dudaklarını büzdü. Böyle bile fazlasıyla güzel görünüyordu. Makyaj masasının üzerindeki telefonu yanınca bakışları aynadaki kendinden, telefonuna kaymıştı.
Gediz.
"Gediz mesaj atmış. Kendisi almaya gelemeyecekmiş. Şoförünü yolluyormuş." Derin bir nefes vererek oturduğum yerde dikleştim ve bakışlarımı büyük odada bir süre gezdirdim. Bembeyaz bir odaydı burası. Alin'in temizlik takıntısı vardı. Dışarıdan gören biri bu odada ya bir delinin ya da bir prensesin yaşadığını düşünebilirdi. Odanın belirli yerlerine konulan dekoratif eşyalar genelde aynalardan ve porselen minik heykelciklerden oluşuyordu. Ne diyebilirdim ki, kız kendini seviyor.
Bakışlarımı tekrardan Alin'in bal rengi gözlerine odakladığımda gülerek bana bakıyordu. Heyecandan ne yapacağını bilemez bir hali vardı. Çok hızlı hayatına birileri girip çıkıyordu. İlgiyi seviyordu. Gediz de onlardan sadece biriydi. Diğerlerinden tek farkı gizemli bir tip olmasıydı. Ha, birde Kohren'in en zenginlerindendi. Yataktan zıplayarak kalktım ve oturduğu beyaz pofuduk sandalyenin arkasından omuzlarına ellerimi koydum. Büyük makyaj masası aynasında görüntümüze baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kohren'in Çocukları
General FictionDüşünceler zehirler beni, nefesimi keser. Bana ait olmayan hatıralarda boğulurum hergün tekrar ve tekrar. Gözlerim insanların ruhunu deler. En derinlerine inerim, yavaş yavaş. Anlamazlar beni. Hiçbir zaman da anlayamayacaklar zaten. Bu bir ödül, bel...