Bu bölümü yazarken canımı en çok yakan sözcüğü, bölümün adı yapmak istedim.
Korkunun Bedeli'nden sonra soğuk bir su içmek istediğim bir bölüm oldu. Neyse, bu kadar spoiler yeter. Sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum.
Bölüm sonunda yıldızı doldurmayı ve yorum yapmayı unutmayınn.
İyi okumalar...
Kohren'de Kasım sert geçer. Kasımın sonlarına doğru yağmurla karışık yağmaya başlayan kar, Aralık ayına geçtiğimizde Kohren'i beyaza bular. Kış insanı olmamın yanı sıra, yaz aylarından sonra Kohren'de en sevdiğim zaman dilimi bu aylardır.
Şehir sebebi bilinmeyen bir sessizliğe bürünür, okullar birkaç gün tatil edilir ve yaşam bir süreliğine durur. Bu da düşünmek için güzel bir zaman yaratır. Düşünmek...
İnsanların hayat koşuşturmasından çıkıp kendilerine dönebilmeleri dışarıdan bakıldığında ne kadar güzel bir şeymiş gibi görünse de Mirel Murteza için soğuk cama başını yaslayıp gittikçe beyazlayan yolu izlemek demekti.
Evde zaman geçirmeyi severdim ama bu bir yasak niteliği kazandığında içten içe dışarı çıkmamak için bir kavga vermem gerekirdi.
Yatağıma oturmuş, ovuçlarımın arasına aldığım -henüz adı olmayan-balığımın fanuyla oturuken, çılgın şey her zamanki gibi cama kafa atıyordu. Bu hareketi yüzünden artık nöronunun kaldığını sanmıyordum.
Odamın içini dolduran yağmur sesi yüzünden bakışlarımı cama çevirdim. Gittikçe şiddetleniyordu. Yağmur sayesinde Kohren'in kasvetli havası bir anlam kazanıyordu.
Dışarıda yağan yağmura odaklamışken, telefonumun hoperlöründen gelen Alin'in sesiyle kendime geldim.
"Sen beni yine dinlemiyorsun. Bu aralar beni hiç dinlemiyorsun. Beni neden dinleniyorsun?"bıkkınlıkla bir nefes vererek elimdeki fanusu yanımdaki komodine bıraktım. Yatağımın üzerindeki telefonumu alarak hoperlör tuşunu kapattım ve kulağıma götürdüm.
"Kafam fazla dolu Alin."demekle yetindim. Ayaklarımı yataktan aşağıya atıp, oturur bir pozüsyonda dururken telefonun diğer tarafından Alin'in içli nefes verişi duyuldu.
"İletişim dediğin iki kişinin birbiriyle kurdukları cümleleri paylaşmasıyla olur. Konuş benimle."yataktan kalkarak yağmurun canını dövüşünü izlemek üzere odamın için adımladım. Balo gecesinin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti ve her gece kafamı yastığa koyduğumda, yepyeni çıkarımlarım oluyordu. Anlayacağınız, düz tavan bile son günlerde fazlasıyla anlamlı geliyordu.
"Bu aralar, yaşadığım hayat bana ait değilmiş gibi hissediyorum. Sanki başından beri birisi için yazılı olan bir hikaye var ve ben o hikayede yer alıyorum. Ama..."cümlemi tamamlamak için yeterli gücü kendimde bulamadığımda, Alin'in "Ama?"diyerek diretmesiyle gözlerimi yumdum. Bazı cümlelerin tamamlanması için kararlılık gerekirdi ve ben o kararlılığa sahip olduğumun yeni farkına varıyordum.
"Ama bu hikayede fazlalıkmışım gibi hissediyorum." Sencede 'gibi'si fazla değil mi Mirel? Yaptığım çıkarım tam olarak buydu. Murteza ailesinin bir kızı olacaktı ve yaşayacağı "mükemmel" hayat bu olacaktı. İlgili, harika bir anne ve baba. Fakat kurdukları denkelemde gözardı edilemeyecek kadar önemli bir değişken vardı. O da aslında Lumar'ın deneklerinden biri olmamdı.
Alin bir süre sessiz kaldı. Sonrasındaysa kendi yarattığı sessizliği "Böyle düşünmenin nedeni bilinmezlikler olabilir mi?"diye sorarak bir bıçak misali parçaladı. Bünyem bilinmezliklere alışkındı. Yaşadığım olaylarım perde arkasında dönen, çok farklı şeyler olduğunun bilincinde olmak ne kadar canımı sıksa da o perdenin bir gün aralanacağını ve birtakım şeylerin istenmeden olsa bile gözler önüne serileceği gerçeği, içsel açıdan tatmim olmamı sağlıyordu. Kısacası, Alin haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kohren'in Çocukları
General FictionDüşünceler zehirler beni, nefesimi keser. Bana ait olmayan hatıralarda boğulurum hergün tekrar ve tekrar. Gözlerim insanların ruhunu deler. En derinlerine inerim, yavaş yavaş. Anlamazlar beni. Hiçbir zaman da anlayamayacaklar zaten. Bu bir ödül, bel...