Tekrardan merhaba! Bu bölümü uzun zamandır düşündüğüm için yayımlamak konusunda aşırı heyecanlandım ve daha yeni bölüm atmamın üzerinden bir hafta geçmeden bu bölümü de bitirdim. Dehşet bir bölüm oldu kesinlikle.Sizi daha fazla sıkmak istemiyorum. Bu yüzden hemen @ilayadil bu bölümü ithaf ediyor ve sizi bölümle başbaşa bırakıyorum.
İyi okumalar...
(Not: Daha iyi anlaşılabilmek adına bu bölümde aralara biraz fazla gif ve görsel koymuş olabilirim. Umarım rahatsız olmazsınız)
Tarihi romanları, klasikleri okumayı severdim ve tam anlamıyla bir Jane Austin hayranıydım. Ama şuan aynada gördüğüm kişinin, ne Jane Austin'in ne de Tolstoy'un tasvir ettiği tarzlardaki balolara katılacak gibi bir görüntüsü yoktu.
Balo denince aklınıza kabarik elbiseler ve ihtişamlı takılar gelirdi...öyle değil mi?
1920ler temalı bir balo, kesinlikle beklediğim bir şey değildi.
"Tamam tamam bu kadar yeter."Alin'e dönerek kuaförüne neden söylendiğini anlamaya çalıştım. Ayna karşısında oturmuş, saçının önündeki dalgayı bozmadan kafasına parlak taşlı bir bant ve beyaz bir tüy takmaya çalışıyordu. Çokta önemli bir şey olmadığına karar kıldıktan sonra tekrardan aynadaki kendime bakmaya başladım.
Dizlerimde olan püsküllü siyah elbise ve boynumdaki uzun inci kolyeyle tam anlamıyla bir avizeye benziyordum. Aslında fazla işlemeli bir perde de olabilirdim. Belimi hafifçe sallayarak, eteğimin uçusan püsküllerine baktım. Ayna karşısındaki kendime gülerken Alin'in sinirle attığı çığlıkla olduğu yerde sıçradım.
"Tüyü banta değil beynime soktun Cüneyt!"diyerek kuaförüne bağırdığı sırada aynadan yansıyan kapıya baktım. Gediz kapı pervazına yaslanmış içeriyi izliyordu. Onunda üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah pantolunun bel kısmından sabitlenmiş, geniş omuzlarına uzanan askılardan vardı. Kumral saçları tek bir tarafa doğru özenle taranmış ama boynundaki papyon hala bağlanmamıştı. Kahve gözleri Alin'in üzerindeydi ama Alin'in bundan haberi yoktu.
Gediz geçen gün okulda yaşanan şeylerin sonrasında Karan ve beni iletişim kurabilecek bir düzeye getirebilmek amacıyla baloya beni de davet ettiğini Alin'e söylediğinde Alin sevinçten havalara uçmuştu. Ona göre Gediz'in böyle bir şey yapmasının nedeni tamamıyla ilişkileri için ileriye yatırımdı. Gerçekten neden o baloya geleceğim konusunda en ufak bir fikri dahi yoktu.
Kısa topuklularım sayesinde hızlıca Alin'in yanına ilerledim. Hala kuaförüne çemkirmekle meşgüldü.
"Alin."diye adını uyarırcasına söylediğimde kuaförüne söylenmeye ara vererek bana döndü. Bakışlarımla kapıyı işaret ettiğimdeyse yüzünü buruşturdu ve sakinleşmek için gözlerini yumdu. Birkaç saniye soluklandıktan sonra sakince arkasına, otuzlarındaki saçlarının önü pembe olan esmer kuaförüne döndü. Oldukça uzun görünen,koyu kirpiklerini kırpıştırdı ve zoraki bir gülümsemeyle "Git buradan Cüneyt."dedi tatlı bir ses tonuyla. Otuzlarındaki kuaför, Alin'in bu ani ruh hali değişimi yüzünden şaşkınlıkla kalakaldığındaysa Alin "Git Cüneyt git!"diye bağırdı tekrardan. Adam, Alin'in dediğini yaparak hızlıca eşyalarını toparlaya başladı.
Gerçekten böyle bir tepkiye gerek var mıydı? Alin eline telefonun almış bir şeylerle uğraşırken, kuaför söylene söylene odadan çıktı. O sırada kuaförün çıkabilmesi için Gediz odaya girmişti.
"Bu kadar gerilmene gerek yok. Alt tarafı yaşlı bir adamın düzenlediği balo."Gediz'in yaşlı adamdan kastettiği kişi bizzat kendi dedesiydi. Gediz, Alin'in oturduğu sandalyenin arkasına geçerek ellerini kalın askılı elbisesinin açıkta bıraktığı omuzlarına koydu. Gediz'in bu hareketiyle Alin biraz sakinleşmiş olsa da hala saman alevi etkisi devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kohren'in Çocukları
General FictionDüşünceler zehirler beni, nefesimi keser. Bana ait olmayan hatıralarda boğulurum hergün tekrar ve tekrar. Gözlerim insanların ruhunu deler. En derinlerine inerim, yavaş yavaş. Anlamazlar beni. Hiçbir zaman da anlayamayacaklar zaten. Bu bir ödül, bel...