Bu bölümü seveceğine inandığım için DamlaBiricik0 e ithaf ediyorum :)
Uzatmıyorum.
İyi okumalar diliyorum...🎶: The Power of Mind
"Sana bir şey söylemem gerek."Makarnanın midemde yarattığı tokluk hissi eşliğinde oturduğum bar sandalyesinde rahat bir pozüsyona girmeye çalıştım.
Uygun pozüsyonu bulduğumdaysa omzumun üzerinden, yanımda oturan Alaz'a bakarak "Bu makarna inanılmaz iyi." dedim hayranlığımı gizleyemediğim bir ses tonuyla.
Şanslıydı ki sosu fazla yakmamıştı ve sos tam kıvamını almıştı. Yediğim her makarna çatalında ağzımda inanılmaz bir lezzet bombası patlıyor gibiydi.
Alaz yamuk bir gülümsemeyle yetindi. Önümdeli ıslak mendille kendimi temizledikten sonra, tabağı biraz kendimden uzaklaştırmak için ittirdim ve sol dirseğimi tezgaha yasladım. Elimi yumruk yaparak, şakağıma yumruğuma dayadım ve hayranlıkla yanımdaki adamı incelemeye başladım.
Bu hastalıklı bir histi. Eskiden ailenden olmayan birisine karşı nasıl sevgi beslenilebildiğini anlamazdım. Defterime yazdığım tüm doğruları, elindeki silgiyle iz bırakmaksızın silip atmıştı sayfalarımdan.
Bu korkunç bir histi. Kendime dair, varlığını bile bilmediğim hislerimin vücuduma yayılmasına ve kısa süreli bir adrenalin patlaması eşliğinde tüm hücrelerimde onları hissetmeme neden oluyordu.
Ve bu fazlasıyla sıcak bir histi. Hastalıklı düşüncelerimin yarattığı buzullardan beni çekip çıkarması ve umutsuz bir çaba olmasına rağmen büyük elleriyle tüm benliğimi ısıtabilmesi... Onun gözleri, elleri, göğüsü ve kalbi sıcaktı bir kere. Hangi buzul dayanırdır ki bu sıcaklığa?
Oturduğu yerden yavaş bir şekilde kalkarken kendinin ve benim tabağımı eline aldı.
"Frambuazlı kek ister misin?"Buradayken en çok yemeği sevdiğim şey işte bu kekti ve o onu çok iyi biliyordu. Ama eğer biraz daha yemek yersem ortadan ikiye ayrılabilirdim.
Yüzümü üzgün bir şekilde buruşturarak, çekingen bir ifadeyle "Bu hakkımı sonraki seferlerde kullanabilir miyim?" diye sordum tereddütle. Şu annemin beni aç bıraktığına sandığı düşüncesi yüzünde iki saat içerisinde bana on beş günlük yemeğimi yedirmişti. Gerçekten ortadan ikiye yarılacaktım.
Alaz'ın dudakları sesli gülecekmiş gibi yukarı kıvrılmış olsada sadece ufak bir homurtu duyulmuştu.
"Saklaman gereken bir hakkın yok güzelim. İstediğin zaman gelip yiyebilirsin." Güzelim mi? Kalbimi ne tarafa bırakıyorum acaba?
Nefesimin teklediğini ve senkronize bozulduğu için ciğerlerime yeterli oksijen gitmediğini hissettim. Çünkü birkaç kere öksürme gereksinimi duymuştum. Ha bir de beynime oksijen gitmediği için sağlıklı düşünemiyorum.
Alaz elindekileri makineye yerleştirirken hayranlıkla onu izledim. Yaptığı en sıradan şey dahi gözüme öylesine ilahi gözüküyordu ki...bu hiç sağlıklı değildi. Ben kendini bir adama böylesine kaptıracak bir kız değildim. Ne oldu bana böyle?
Tezgahın üzerindeki telefonunun titremeye başlamasıyla dikkatim o tarafa kaydı. Telefon sessizdeydi ama ekranı aniden parlayınca dikkatimi çekmişti. Çatık kaşlarınla, kimin aradığını sorgulayan bakışlarım eşliğinde telefonuma uzandım.
Arayan Alin'den başkası değildi.
Saniyelik Alaz'a döndüğümde kimin aradığını o da merak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kohren'in Çocukları
General FictionDüşünceler zehirler beni, nefesimi keser. Bana ait olmayan hatıralarda boğulurum hergün tekrar ve tekrar. Gözlerim insanların ruhunu deler. En derinlerine inerim, yavaş yavaş. Anlamazlar beni. Hiçbir zaman da anlayamayacaklar zaten. Bu bir ödül, bel...