Bir yıl önce bugün yani 16 Şubat gecesi Kohren'e ilk yolculuğumu yaptım. Kohren'in sokaklarında kaybolmamın üzerinden tam olarak bir yıl geçti. Koskoca 21 bölümü geride bıraktık. İnanılır gibi değil. Zaman fazla hızlı geçiyor.Bu yolculuk gün geçtikçe daha farklı bir boyut kazanıyor. Muhtemelen bu bölümle birlikte okunma sayımız 1K ya ulaşacak. Bu bile benim için bir şey.
Bu yolculuğa benimle çıktığınız için çok teşekkür ederim. Ne kadar az sayıda okurum olsa da o boş yıldızı doldurduğunuzda ekranıma düşen bildirim bunca zaman beni tekrardan satır başı yapmam konusunda motive etti.
Her şey için teşekkür ederim.
Daha fazla uzatmıyorum ve sizi bol aksiyonlu bir bölümle baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar Kohren'in Çocukları...
Her kar tanesi eşsizdir. Hepsinin kendine özgü kusursuz bir güzelliği vardır. Zaten bunu bilmeyen kişi de yoktur. Fakat bana kalırsa kar tanesini kusursuz yapan şey şekli değil, bir araya geldiklerek etrafı kusursuzca beyaza boyamalarıydı.
Tüm kusurlar onlar sayesinde göz önünden yok olurdu. Karanlıkta bile olsanız o beyazlık her yeri sardığından gözleriniz kamaşırdı.
Saatlerce camdan dışarıyı izleyerek, yağan karın Kohren'deki bu sıradan sokağı ne hale getirdiğine şahit olmuştum.
Hayatın birkaç günlüğüne duracağından emindim. Fakat bunun için üzülecek değildim. Son zamanlarda her şey oldukça hızlı bir şekilde yaşanıyordu. Nefes alabilmek için molaya ihtiyacım vardı.
Güneş her zamanki gibi Kohren'e doğmadı. Fakat saate baktığımda güne başlama vaktinin yaklaştığını farketmiştim. Ses çıkartmamaya çalışarak, cam kenarındaki koltuğumdan kalkarak yavaş adımlarla odamdan çıktım.
Koridor karanlık, kapılar kapalıydı. Evdeki herkes derin bir uykudaydı. Tek uyuyamayan kişinin ben olmam sinirimi bozuyordu. Bunca şey yaşanıyorken uykuları kaçan sadece ben miydik gerçekten?
Sessiz koridorun duvarlarında, ayağımdaki terliklerin çıkardığı hışırtılar yankılanıyordu. Merdivenlerin başına geldiğimde, ardımda bıraktığım koridordaki kapalı kapılara baktım.
Haftalar önceki babamla yaptığım konuşma aklımdan çıkmıyordu. Bana "Her tercihin bir bedeli vardır. Hangi bedeli ödeyeceğinse senin elindedir. Bu yüzden, doğru tercihleri yap." demişti. Bunun üzerine geçirdiğim uykusuz gecelerin sonunda babamın dediklerinin bir tavsiyeden daha fazlası olduğunu anlamıştım.
Daha çok ileride yaşanacaklar için önceden yapılmış bir uyarıydı.
Aşağıya indiğimde doğruca mutfağa inerek davlumbazın ışığını açtım. Mutfaktaki bu loş ışığı seviyordum.
Anne tarafından bir karadeniz kızı olduğumdan, saat farketmeksizin bedenim benden çay tüketmemi istiyordu. Hızlıca suyu kaynattıktan sonra çayı demledim ve demini iyice çekmesi için kısık ateşte ocakta bıraktım.
Mutfağın duvarında asılı olan siyah çizgili beyaz saate baktığımda saatin sabah altı olduğunu gördüm. Babam yaklaşık bir saat içerisinde uyanacak, internetten günün haberlerine bakacak ve sonrasında kahvaltı hazırlamak için mutfağa inecekti. Muhtemelen annem için krep, benim için kaşarlı omlet ve kendi için haşlanmış yumurta yapacaktı. Sonradındaysa annem uyanacaktı ve ilk iş teker teker çiçeklerini sularken kahvaltının hazırlanmasını bekleyecekti. Bu onun bir nevi mutfaktan uzak durması için bir kaçıştı. Sonra ben uyanacaktım ve aşağıya indiğimde ikisini görüp ne kadar şanslı bir çocuk olduğumu düşünecektim. En azından eskiden düzen böyleydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kohren'in Çocukları
General FictionDüşünceler zehirler beni, nefesimi keser. Bana ait olmayan hatıralarda boğulurum hergün tekrar ve tekrar. Gözlerim insanların ruhunu deler. En derinlerine inerim, yavaş yavaş. Anlamazlar beni. Hiçbir zaman da anlayamayacaklar zaten. Bu bir ödül, bel...