Hayal kırıklığıyla kapanan gözlerim mutlulukla açılmıştı. Hiç beklemediğim bir zamanda kavuşmuştum onun dudaklarına. Aklımda kesinleştiremediğim bazı şeyler o anda netletmişti. Mantığım bu olasılığı bir türlü kabul etmese de duygularıma yenik düşen mantığımı göz ardı etmeyi başarmıştım.
Nasıl da olur da solumda hızla kıpırdanan yüreğimi yok sayabilirim ki? 'Ben buradayım!' diye bağırıyor adeta, 'Beni dinle!'.
Seni dinliyorum kalbim.
Lütfen beni üzme.
Şu an içinde bulunduğum durumun rüya olup olmadığını kestirmeye çalışırken dudaklarımın üstü bir kez daha kısa bir süreliğine kapanmıştı onun dudaklarıyla. Bu demek oluyor ki;pişman değil. İkinci kez dudaklarımı istediğine göre pişman değildir,değil mi?"Kerem..." dedim alnımı alnına yaslarken. Hızlı soluk alışverişime bir de kalbimin hızı eşlik ediyordu. Heyecan,tutku,endişe,şaşkınlık,huzur ve aşk...Hepsi aynı anda hissediliyordu tüm bedenimde. Birden fazla duyguyu aynı anda hissediyor ama aynı zamanda da ana odaklanıyordum.
"Bugün Buse'nin dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde kendimden tiksinmiştim ama şu an... Şu an dünyanın en mutlu adamı olabilirim."
"Bu dudakları..." dedim baş parmağımı onun dudaklarına hafifçe sürterek. "Benden başkası öperse o dudağı koparırım."
"Benim dudağımı mı? Öpen kişinin dudağını mı?" dedi alayla. Anın romantizmi kaçmış,rahatlamıştık ikimiz de. Romantizmden o kadar uzak kalmışımki bu an beni geriyordu.
"Öpenin dudağını." dedim ve hemen ardından devamını getirmeden önce dudağına küçük bir öpücük kondurdum. "Senin dudağın bana lazım."
"Ha sadece dudağım için mi?" dediğinde alınlarımız birbirinden ayrılmış,aramızdaki mesafe birkaç santim açılmıştı.
"Gerçekten şu an dudak mı konuşuyoruz?" dedim sıcaktan boynumu yellerken. Daha doğrusu heyecandan...
"Bir şey soracağım." dedim bir anda ona doğru dönerek. "Yüzüğü verirken manevi bir değerden bahsettin. Önemini anlatır mısın?"
"Babamın anneme evlenme teklifi ederken taktığı yüzükmüş. Nereden baksan 60 yıllık bir yüzük yani. Annemin vefatından birkaç ay sonra..."
"Başın sağolsun." diye böldüm lafını. Annesinin vefat ettiğini bilmiyordum. Üzülmüştüm.
"Annemin vefatından birkaç ay sonra babam kendini toparlamaya başlamıştı. Bana bu yüzüğü verdi ve saklamamı,zamanı gelince kullanmamı istedi."
"Keşke daha önemli bir anda daha değerli birisine verseydin Kerem. Ben sıradan bir yüzük de takabilirdim."
"Evet takabilirdin ama o yüzüğü senden başka kimse hak etmiyor. Ben zaten kalbimde ve mantığımda bir şeyleri netleştirmiştim. O yüzük senin parmağında daha değerli bir hal aldı."
"Teşekkür ederim." dedim göz yaşlarımı silip yanağına öpücük kondurduktan hemen sonra. Ona bu kadar yaklaşabilmemin heyecanı içimde git gide büyürken kalbimin hızı hâlâ tam gaz devam ediyordu.
"Artık uyku vakti prenses."
"Ama benim uykum yok ki!" diye huysuzlansam da Kerem aldırmamış,beni içeri sokmuştu.
"İstersen Melek'i benim yatağıma alayım. Ben Melek'le uyuyayım,sen de Melek'in yatağında uyu."
"Olur." dedim eşofmanın belini biraz yukarı çekerek. Malum... Kerem'e göre biraz ufak sayılırım.
Kerem,Melek'i kucaklayıp kendi odasına götürürken ben de Melek'in yatağına girdim direkt. Yorgundum ve bir an önce bedenimi dinlendirmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakar Dadı
Romance"TAMAMLANDI" ~ "Çok sakarsın Nisa Sağlam." Kaşlarım çatılmıştı. Alakasını anlayamamıştım. "Şu yüreğime nasıl düştün,aklım almıyor." ~ Sıradan bir dadı olarak girdiği evin içinde hissettiği sevgi duygusu Nisa'ya bambaşka kavramları tanıtır. En öneml...