:OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM:

23.9K 1.2K 36
                                    

Saatlerdir Melek'in başında bekliyorduk ikimiz de. Yavaş yavaş düşen ateşini birbirimize söylemekten başka hiçbir şekilde konuşmamıştık. Ara sıra bir şey demek için ağzımı açıyor,sabahki tartışmamız aklıma gelince geri kapatıyordum.
Acısını yeni yeni hissettiğim ayaklarıma müdahale etmem gerektiğini biliyordum ancak Kerem varken bunu yapmak istemiyordum. Nedenini soracaktı ve ona Şahin'in camlarını indirip üstüne bastığımı söyleyemezdim.

"Ben lavaboya gidiyorum." dedim yerden kalkarken.

"Salona in,geliyorum." dediğinde ne yapmak istediğini anlamamıştım ama ikiletmeden başımı sallamış ve salona inmiştim. Koltuğa oturdum ve Kerem'i bekledim. Ayaklarımı sertçe yere bastırmamak için koltuğa uzattığım sırada elinde bir çantayla yanıma gelen Kerem'e baktım.

"Bu ne?"

"Çoraplarını çıkar." dedi getirdiği çantanın içinden bir şeyler çıkarırken. Çoraplarımı çıkarmamı söyledi,doğru duydum değil mi? Ayaklarımın acıdığını anlamış mıydı? İyi ama belli bile etmemiştim ki!

"İlla ben mi çıkarayım yani?" dedi sabır diler gibi dudaklarını oynattıktan sonra. Başımı iki yana sallayıp çoraplarımı çıkardım. Hipnoz olmuş gibiydim sanki,gözlerimi ondan ayıramıyordum bile.

"Ayaklarını bacaklarıma uzat." dedi kollarını hafifçe havaya kaldırırken. Kendimi silkeleyip ayaklarımı yere indirdim ve Kerem'e döndüm.

"Ne yapmaya çalışıyorsun? Sen nereden biliyorsun?"

"Ayaklarını nerede yaraladın bilmiyorum ama adım atarken parmak uçlarında yürüyorsun Nisa. Bekliyorum ki bir yüzünü falan buruştur,acısını belli et falan ama yok,mimik oynamıyor sen de." Parmak uçlarımda yürüdüğümü fark etmemiştim bile.

"Şimdi uzat ayaklarını."

Ayaklarımı Kerem'in bacaklarının üstüne koydum ve tentürdiyot ile temizlenmesini seyrettim. Dokunsa kırılacakmış gibi bir hassasiyetle pamuğu gezdiriyordu ayaklarımda. Ara sıra gıdıklanıp gülüyordum ama Kerem de mimik oynamıyordu.

"Nasıl oldu bu?" dedi ayaklarımdan kast ederek.

"Funda bardak kırmış,fark etmeyip üstüne bastım." diye bir yalan uydurdum hemen. Hazır cevaplığımdan dolayı bana inanmış görünüyordu ki ayaklarımı gazlı bezle sardıktan sonra gülümseyerek ayaklarımı bacaklarından kaldırmıştı.

"Gülüşünü özlemişim." dedim buruk bir tebessümle.

"Sabah söylediklerim için üzgünüm,bu aralar kafam biraz karışık."

"Önemli olmadığını söyleyemeyeceğim ama söylediklerinin kırıcı olduğunun farkına varmana sevindim." dedikten hemen sonra kendimi tutamayıp onu özlediğimi söyledim. "Seni özledim Kerem."

"Ben de seni özledim sevgilim." dediğinde gülümsemiştim. Bu cümlesi aramızda bir sorunun kalmadığının göstergesiydi. Dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurup geri çekiliyordumki Kerem bırakmamış,öpücüğümüzü derinleştirmiş ve uzatmıştı. Yeni yeni çıkan sakallarında gezdirdiğim elim ensesindeki saçların arasında gezinmeye başlarken Kerem üzerime doğru gelmiş,beni koltukta yatırmıştı. Kolları sayesinde üzerimde devrilmeden duran Kerem'in altındaki bedenim heyecandan titremeye başlarken Kerem'in dudakları boynuma inmişti. Heyecandan inip kalkan göğsüm Kerem'in göğsüne çarpacak kadar yakındık birbirimize.

"Kerem!" diye fısıldadığım sıra Melek'i hatırlamıştım. Bu an böyle devam ederse kalpten gideceğim kesindi. Melek iyi bir bahane olmuştu benim için.

"Melek'e bakmalıyız." dediğim sıra Kerem alt dudağımı kendine doğru çekmişti. Son ve uzun bir öpücüğün ardından ikimizde koltukta doğrulmuştuk. Ben utançtan Kerem'e bakamazken Kerem üzerindeki tişörtü çıkarıp kenara koymuş,Melek'in yanına çıkmıştı.

Sakar DadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin