7

120 17 12
                                    

"Soylu olduğunu söyledin, nerenin soylususun sen?" Jisung, omeganın yara izleriyle dolu bedenini temizleyerek iyileştirirken söylendi. Daehwi'nin gelemeyeceğini öğrenince iş ona düşmüştü. Ancak betası Jinyoung yan odada Sungwoon ile yaralı alfayla ilgileniyorlardı.

Lee Daehwi ve Bae Jinyoung şifacı bir çiftti. Çocukluklarından beri birliktelerdi ve geniş yetenekleri sayesinde yaşadıkları yer dışındaki krallıklara dek ulaşmıştı isimleri. Aynı zamanda kurtarıcı olarak bilinirlerdi, ki bunu Jisung kendisi ilk elden deneyimlemişti. Alfasının yanında olmadığı zor doğum anlarındaki kurtarıcısı, omega şifacı Lee Daehwi'den başkası değildi. Eşi olan beta Jinyoung ile tanışma fırsatını aylar sonra elde edebilmişlerdi. Neyse ki genç çift ormanda vakit geçirmeyi seviyordu.

"Eskide kaldı.. neden soruyorsun?" Temizlendikçe ortaya çıkan beyaz ve yumuşak teni bir zamanlar kusursuz göründüğüne işaretti omeganın. Jisung ona gıpta ile bir bakış attı. Elindeki yakıcı ilacı kafasından aşağı boca etmemek için zor tutuyordu kendini. İçinde bulunduğu duruma rağmen 'soylu' omeganın boyun eğmek gibi bir amacı yoktu.

Ve bir an sonra bir elindeki bezi yere atmış, öteki elindeki yakıcı ilaç şişesini de omeganın hemen dibindeki masanın üzerine sertçe koymuştu. Omega irkilirken Jisung kollarını onun yanlarına koyarak yaklaşmış ve yüzleri arasındaki mesafeyi en aza indirmişti.

"Güzelim." dedi. Dişlerinin arasından konuşuyor ve göz odaklarını bozmamak için uğraşıyordu. Sert bakışları her an karşısındakini eritebilir gibi duruyordu. "Benim evimde konaklıyorsun. Nerenin soylusu olursan ol.. Yoon Jisung'un evinde yüksekliğin sıfıra iner, yöneten ben olurum."

İşte o zaman yaralı omega "Ong." diye fısıldadı. Sesi bir anda kesilmiş ve titreyen göz bebekleri Jisung'un sert karşılığında kaybolmuştu. Hafifçe öksürerek elini Jisung'un omzuna koymuş ve itmeye çalışmıştı. "Ama tanımazsın.. buralara uzaktır orası."

"Boşver bilip bilmemeyi. İsmin ne?" İstifini bozmadan yere attığı bezi geri aldı ayakta olan.

Pansumanı biten beyaz tenli minik omega ise üzerine emanet olarak verilmiş keten gömleği düzgünce giymeye çalışıyordu. Bakışları hala boşken "Seongwoo" deyiverdi. Jisung öylece kalmıştı.

Çatılan kaşlarıyla uzaklaşmak üzere olduğu omegaya geri döndü.

"Sen o omegasın.." Soylu Ong Seongwoo gözlerini yukarı kaldırıp Jisung'a baktı.

"Ne?"

"Defol!" Bir anda kopan ipler ve güçlü ses evin içinde yankılanmış ve uyuyan minik Jihoon dahil herkesi irkmişti. Saniyeler içinde kapıda Sungwoon belirmişti. Koşarak sinirli gözüken omegasına yetişmiş ve kolunu kavramıştı.

"Sorun nedir Jisung?!"

"Tanrım.." Bağırmaya devam ediyordu. "Senin o uğursuz yüzünü nasıl tanıyamadım? Çık git evimden!" O an Seongwoo'nun ne olduğunu anlamaya çalışan yüzü yumuşamış yavaşça ayaklanmıştı. Üzerine geçici olarak verilen gömlek fazlasıyla büyük olduğundan altında herhangi bir giysi bulunmuyordu. Yumuşak ama hızlı hareketlerle toparlanıp kollarını kendisine bakan sinirli omeganın boynuna doladı.

Sungwoon şaşkınlık içerisindeydi. Eşinin kovduğu yaralı omeganın bu tür bir tepki vermesi normal olabilir miydi?

"Jisungie~" Bir anda hareketleri değişen omeganın üzerindeki kıyafet sarılışın etkisiyle katlanmıştı. Sungwoon bakışlarını çevirdi. Olanlar umrunda değildi. Bugün yeterince onun çıplak bedenini görmüştü.

"Burada neler oluyor?!" diye sordu ama alfa sesini kullanarak.

Soylu, Jisung'un boynuna sarmış olduğu elini bir şey yok dercesine salladı.

"Eski dost buluşması!" O sırada Jisung bedenine yapışan bedeni itmiş, bıkmış bakışlarını Sungwoon'a çevirmişti.

"Yalnızca tanıdık."

Seongwoo anında itiraz etti.

"Hyung.. tüm çocukluğumuz birlikte geçti. Bunu söyleyemezsin çünk-"

"Sus Ong. Aramızda bir bağ yok, dostluğu bırak, tanıdık dediğime bile şükret." Eşine döndü. "Alfa uyandı mı?"

Sungwoon tüm bu hız ve yeni bilgiler karşısında bir an bocaladı ancak devamında "evet" diye yanıtladı. "Ama biraz daha zamana ihtiyacı var. Gece yarısına kadar konuşacak hale gelir."

Seongwoo atıldı. Aslında Jisung'a söylemek istediği tonca şey vardı ama kurtarıcı alfasının durumunu öğrenmek çok daha önemli ve dikkat çekiciydi.

"Kim olduğunu söyledi mi?" Jisung, omegaya bir bakış attı ve ardından yan bakışlarla cevapladı.

"Hala aptalsın. Sence..? Alfa konuşacak halde değil."

Seongwoo somurtamıyordu bile. Sungwoon göz devirdi. Eşinin bu hallerine alışkındı ancak omegalar arasındaki çekişme bazen fazla can sıkıcı olabiliyordu.

"Yiyecek bir şeyler ister misiniz?" Jinyoung, yaralı alfanın bulunduğu odadan gömlek kollarını sıvayarak çıkarken sordu. Üzerinde beyaz sert kumaşlı bir gömlek ve bol bir klasik pantolon vardı. Sırtına atmış olduğu uzun siyah pelerin ona gizemli bir hava katıyordu. Siyah ve uzun perçemli saçları gri gözlerinin önüne kadar düşüyordu ve bu sert yüz hatları ile birlikte fazla yakıcı bir görünüm oluşturuyordu. Beta oluşu, bedenin fazla büyümesine engeldi ancak bir omega kadar da küçük sayılmazdı. Buna rağmen kafası o kadar minikti ki yalnızca yüzünü gören biri onu çocuk sanabilirdi. Gerçi gerçek yaşını bilen var mıydı?

Jisung mahçupluk hissetti. Misafiri için bir şeyler hazırlamak tamamen aklından çıkmıştı. Sungwoon'la kısa bir göz temâsı kurdu ama onun da pek farkı yoktu. Utançla hareketlendi.

Jinyoung'un bilmiş bakışlarına karşılık bir gülümseme verdi ve arka taraftaki mutfağa yöneldi.

"Hemen hazır olur çocuklar!"

Sungwoon çarpık bir gülümseme ile betaya dönerken arkalarında kalan omega dalgınlaşmış ve çevresine boş bir bakış atmıştı. Ne düşüneceğini bilemiyordu. Sabah konağından çıkmış, saldırıya uğramış ve şimdi de kendini eski dostunun evinde bulmuştu. Burada kalamazdı.

Neler olacağını düşünmek için Jisung'un peşinden adımladı. Çocukluğunda kendi başını soktuğu tüm belalardan kurtaran oydu, tabii yine yapabilirdi.

Beta ve alfa evin ortasında yalnız kaldıklarında evin geneline bir gerginlik çökmüş gibiydi. Sungwoon'u bu garip durumdan kurtarak ise Jihoon'un ağlama sesleri oldu. Tam o sırada gülümseyerek Jinyoung'a dönmüştü.

"Onunla tanışmak ister misin?"

Jinyoung duraksadı. Tereddütle başını sallarken korkuyor bile sayılırdı. Ancak alfa onun bu halini anlayamadı ve kolundan tutup bebek odasına adımlamasını sağlarken yalnızca sustu.

Jihoon gerçekten minikti. Neredeyse iki yaşındaydı ama omega oluşunun da doğurduğu bir durumla olması gerektiğinin ancak yarısı kadardı.

Onun melek yüzünü incelerken mühürlü eşini düşündü Jinyoung. Onun şu an çektiği acıyı.. Acaba hala bıraktığı gibi ağlıyor muydu? Kendini toparlayabilmiş miydi? Canı hala yanıyor muydu?

Sungwoon bebeği ile ilgilenirken çok huzurlu görünüyordu. Jihoon da babasının varlığını hissettiğinde huzurla doluyordu. Tüm bu kutsal baba-yavru ilişkisi onlar için de bir hayalden öteye geçebilir miydi?

Tüm bu sorular yıllardır Jinyoung'un zihnini yoruyordu.

İçinde hissettiği acıyla "Daehwi.." diye inledi. Onu duyabilen tek kişi eşiydi çünkü bu ses kalbinden yükseliyordu. "Özür dilerim."

+×+×

beside u ¦ w1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin