26

82 10 11
                                    

önceki bölümü okuyup okumadığınızı kısaca kontrol edin lütfen, iyi okumalar <3

+×+×

Üç hafta sonra.

"Hyung!"

Kapısının tıklatılması ile, okuduğu kitaptan başını kaldırdı Guanlin.

Intak, çatık kaşları ile, kapıda öylece dikiliyordu.

"Efendim?"

"Saray bahçesinde bir adam var. Şehir merkezinden geldiğini söylüyor ve 'o kibar askerle görüşeceğim' deyip duruyor." Intak derin bir soluk aldı. "Sanırım delinin teki, dışarı çıkarmayı başaramadık ve şey.. bence buradaki en kibar asker sensin. Şehir merkezine gittiğinde seni gören biri olmalı."

Okuduğu kitabın arasına omegasının saçının arasından çaldığı papatyayı sıkıştırıp ayaklandı Guanlin. Intak'a büyük adımlarla yaklaşırken düşüncelerini okuduğu kitaptan kopartıp gerçek hayata yöneltmeye çalışıyordu.

Intak'ın tam önüne geldiğinde ise dayanamadı, bir anda içinden gelen dürtüyle kollarını neredeyse aynı boyda olduğu genç alfaya sardı.

"Günaydın kardeşim."

"Yine tüm gece uyumadın değil mi?"

"Hayır."

Jihoon'la gizlice görüştüğü günler sonrasında saraya döndüğünden beri, beklenmedik şekilde, uzun zamandır hiç olmadığı kadar konuşuyorlardı Intak ile. Neyin değiştiğini bilmiyordu o günler içerisinde ancak her ne ise öyle huzurluydu ki kalbi bunun sayesinde.

Guanlin Intak'ı kolunun altında tutarken, bir yandan adımlamaya başladılar.

"Enerjin yok gibi hyung, sorun nedir?"

Guanlin tebessüm etti. "Aksine Intak, ben konuşabildiğimiz için çok mutluyum."

Intak inanmadı, ayrıca bu konuda abisine cevap vermek istemiyordu. "Kendini hazır hissettiğinde seni dinlerim."

Guanlin duraksadı. Kolunun altına aldığı kardeşiyle bir süre birbirlerine baktılar.

"Ben de öyle. Senin de şu an anlatmak istemediğin her neyse, kendini hazır hissettiğinde buradayım."

Saray bahçesine gelen adam, orta yaşlı bir alfaydı, gerçekten de Guanlin'i arıyordu. Yakışıklı veliahtı görür görmez daha da heyecanlanmış ve onu tutmaya çalışan askerlerin elinden kurtulmuştu.

"Efendim!" diyordu. "Büyük bir sorunumuz var, yalvarırım benimle şehre dönün!"

Guanlin şehir merkezinden döneli neredeyse iki ay oluyordu.

Onu hatırlayan insanlar olduğunu bilmek, üstelik kendilerine yardım etmesini istemeleri gururunu okşamıştı. Bir veliaht olarak, o an için tahtı istemediğini sansa da, içinde bir yerlerdeki alfa çoktan tahta çıkmıştı.

Elbette saray bahçesindeki böyle bir olay kralın kulağına çoktan gitmişti ancak müdahale etmek aklının ucundan bile geçmemişti. Taht odasının büyük pencerelerinden birinde durmuş yüzündeki tebessümle Guanlin'in o alfayla konuşmasını izliyordu. Mutluydu, çünkü yakın zamanda her şeyi büyük oğlunun ellerine bırakıp eşiyle saraydan kaçmanın hayalini kuruyordu.

Kralın durduğu pencerenin hemen yanındakinde ise Hwang Jaehwan duruyordu. Aynı olayı izliyor, tamamen tepkisiz görünüyordu. Ancak bu sahnede kralın görmediği bir ayrıntıyı gördüğü kesindi: Guanlin'in hemen iki adım gerisinde duran ikinci veliaht Intak'ın eli belindeki hançerin üzerindeydi. Asil beyaz kıyafetiyle uyumlu bıçak buz gibi görünüyordu ve Intak'ın eli tamamıyla bu buz parçasının kabzasını kavramıştı. Sıktığı hemen anlaşılıyordu; parmaklarının boğumları bembeyaz olmuştu. Her ne kadar yüzü ifadesiz olsa da, Jaehwan oğullarının ikisinin de nasıl duygular içerisinde olduğunu hissedebiliyordu. Bu durum korkmasına neden oluyordu. Yani hemen yanı başındaki kral kadar rahat ve mutlu olmak bir yana dursun, yaşanacak felaketleri düşünerek kalbini yiyip bitiriyordu.

beside u ¦ w1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin