Jinyoung eve dönüş yolunda çok stresliydi. Bir yandan yıldırım hızıyla ilerlemeye çalışıyor bir yandan da karşılaşacağı manzaradan korktuğundan yolda bir yerlerde gömülmek istiyordu.
Öyle yerle bir ve ezilmiş hissediyordu ki eşinin durumu karşısında, Daehwi'nin ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerini görmektense ölmeyi tercih ederdi. Zeno'nun paradoksunun gerçek olması güzel olurdu.
Yine de adımları dahi sayılıydı ve kendisine yıllar gibi gelmiş olsa da bir süre sonra minik evlerinin bulunduğu kasabaya varmıştı.
Kasabaya girdiği gibi selamlaşmalarla ve tatlı sözlerle karşılanmıştı ancak neredeyse kimseyi görmüyor, yumruk yaptığı elleriyle Daehwi'nin kalp atışlarına ulaşmaya çalışıyordu. Titreyen minik kalp korunmaya muhtaç ve acı doluydu. Ama bunu yalnızca eşi hissedebilirdi.
Evin tahta kapısını usulca tıkladı ama hemen ardından geri dönüş beklemeden anahtarıyla açıverdi. Sırtına yan taktığı malzeme çantasını pratik hareketlerle çıkardı ve yere koyarak hızla içeri adımladı. Daehwi yattıkları minik odadaydı. Kapı kapalıydı ve oraya vardığında bir müddet durdu.
Cesaretlenmek adına derin bir nefesi ciğerlerine çekerek bıraktı. Ardından kapı kolunu sessizce çevirdi ve içeri girdi.
Omegası uyumak için yere serdikleri sedirde sessizce oturuyordu. Bir dizini kendine çekmiş ve başıyla birlikte ona yaslanmıştı. Jinyoung ona yaklaşırken ismini mırıldandı ve hemen yan tarafına sokularak kollarını onu koruma içgüdüsü ile bedenine sardı. Jinyoung bir alfa değildi. Alfalar kadar heybetli bir bedene sahip olamazdı. Ancak omegası normal boyutlardaki bir omegadan da minik olduğundan bu konuda bir sıkıntı yaşamamıştı. En azından 'bu konuda'. Yoksa hergün lanet ediyordu cinsiyetine.
Yalnızca "özür dilerim." diyebildi omegasının kulağına. "Senin karşında öyle küçüğüm ki Daehwi'm."
Daehwi bu sözler üzerine sakince ona dönüp kızarmış gözlerini betasının gri gözlerine sabitledi.
"Yorgunum beta." dedi. Sesi çatlıyordu, hıçkırıklarını bastırdığından böyle olduğunu biliyordu Jinyoung. "Senin saçmalıklarını dinleyemem."
Beta, omeganın gözlerini gördüğünde yanıyordu. Tatlı bir mor renge sahip gözler solmuş, kirli beyaza dönmüştü.
Söylediği asi karşılığa rağmen alnını eşinin omzuna koymaktan çekinmemişti Daehwi.
Bir süre öyle kaldılar. Jinyoung burnunu Daehwi'nin dağılmış saçları arasına götürdü korkakça. Öyle utanıyor ve suçlu hissediyordu ki! Ona kalsa birkaç yıl önce kendini cezalandırmış, yok olmuştu bu hayattan. Daehwi'nin, onu ayakları altında ezmeye hakkı vardı betasına kalırsa.
Bir eş olarak birleştiklerinden beri, belli hayalleri olmuştu. Bu ikili ilk görüşte birbirlerine kapılmışlardı ve ömürleri yettiğince ayrılmayacaklarıyla ilgili sözlerde bulunmuşlardı. Daha küçücüklerdi. Daehwi belki on altı yaşındaydı beta Jinyoung'la birleştiğinde.
Jinyoung on dokuzlarındaydı. İnsanları iyileştirmek üzere ders alıyordu iyi bir hekimden. Öğrenimini bitirdiğinde yirmi dördündeydi. Genç yaşıyla bilgi birikimini almış ve önce yakın çevresinde tanınan bir hekim olmuştu. Gittikçe gelişmişti. Eşiyle arası da olgunlaşmıştı. İçe dönük oluşunu Daehwi'nin enerjisi bastırıyordu. Birbirleri için bir elmanın iki yarısıydılar.
Daehwi küçüktü evet ama bilirdi. Her zaman bilinçli bir gençti ve Jinyoung'la eş olduklarında da olgunca davranmıştı; birlikte yeni bir hayata adım attıklarında da. Omega oluşunun getirdiği zorlukları betasıyla birlikte öğrenmişti. Ve bu süreci boş geçirmemişti.
İnsanlara karşı hep sıcakkanlı olmuştu. Yardımcı olmayı severdi; mutlu etmekten, ilgilenmekten hep zevk almıştı ve eşinin mesleğine olan ilgisi de bu sayede başlamıştı.
İkisi de çalışkan gençlerdi. Ailelerinden öğrendikleri şey çalışmaktı ve bu konuda hiç çatışmamışlardı. Sevdikleri şeye birlikte zaman ayırmaları paha biçilemez bir değer almıştı. Daehwi gerçek bir doktor sayılmazdı ama hiçbir zaman Jinyoung'tan geri kalmamıştı. Elinden geldiğince kapmıştı sağlık alanını.
Özellikle çevrede doğum eden omegalara koşmayı severdi. Eşinden en iyi öğrendiği şey yeni doğan bir bebeğin ilk dakikalarını görmekti. Bir süre sonra yalnız başına da başarır olmuştu. Bu tür durumlarda önce ona söylemeye başlamıştı insanlar. Çünkü severek yapıyordu. Hem yardım ediyor hem de bebeklerle ilgileniyordu.
Zaman içersinde bu konuda ilerledi. Yeterince büyüdüğünde ise hisleri kendisi için kabarmaya başlamıştı. Betası hemen kavrayamazdı bunu. Çocukları o da seviyordu ama omega eşinin dünyaya yeni bireyler getirme isteği temelde bir içgüdüydü ve beta bir birey bunu anlayamazdı. Ki Daehwi için içgüdüden de fazlasıydı her şey.
İlk başta o kadar zor değildi. Ama Daehwi için içinde tutmak zorlaştığında betaya açılmıştı. Bu on sekizindeydi. Beta buna şaşırsa da bebeğinin eskisi kadar minik olmadığını fark etmesini sağlayan olay buydu. Artık onun için daha dikkatli davranıyordu.
Daehwi o zamana dek kızgınlık dönemlerini hafif bastırıcılarla atlatmıştı. Yalnızca bir kere betasıyla geçirmişti ama yine de minicikti. Jinyoung yalnızca yardım etmişti. Hiçbir zaman bedenleriyle birleşmemişlerdi.
İlk bebekleri için heyecan ve istekle Daehwi'nin bir sonraki kızgınlığını beklemişler ve günü geldiğinde birbirleri için ellerinden gelenin en iyisini yapmışlardı.
Jinyoung aslında biliyordu, emindi ki eşi de biliyordu ama öyle çok heyecanlanmışlardı ki; istediklerinin olmayabileceği ihtimali akıllarına gelmemişti bile. Betaların hamile kalma ve bırakabilme oranları çok azdı. Ayrıca o sıralar Jinyoung'un hastalığı aşırlaşmıştı ve gün içinde yediği az bir parça yemeği Daehwi'nin gözü önünde çıkartmamak için büyük çaba sarf ediyordu.
Aylar geçmiş, Daehwi hamile kalmadığını keşfettiğinde bazı toz pembe hayaller puslanmıştı. Jinyoung'un da iyi olmadığını görüyor, sebebi olduğunu sanıp iyice berbat hissediyordu. Daehwi bu olayların yaşandığı bir yıl içerisinde daha da olgunlaştığını hissetti. Betasının ne olduğunu bile bilmedikleri hastalığını öğrenmiş korku ile dolmuştu. Jinyoung her yediğini kusuyordu, kemikleri sayılacak kadar zayıflamış, iyice güçsüz düşmüştü. Bebekleri olmamıştı ve hiçbir şey iyiye gitmiyordu. İçinde bulundukları şehirde ise yakından birkaç ölüm olunca fazlasıyla etkilenmişlerdi.
Uzaklara gitme, yolculuk yapma fikrini Jinyoung söylemişti ilk. Gayet uygundu. Bir şeylerden uzaklaşmak onlara iyi gelecekti. Nasıl olmazdı?
Böylelikle yanlarına bir at ve gerekli temel malzemelerle birlikte şehir şehir gezmeye başlamışlardı. Her kötü olayın içinde iyi getiriler de olurdu. Gezmeye başlamaları ile eski kötü günlerin acısını hafifletiyorlar, Jinyoung'un sorununun ne olduğunu bulabilmek için gitmedik hekim bırakmıyorlardı. Hem de o hekimlerden bilmedikleri varsa öğreniyor, bir yandan da kendilerini daha çok insana tanıtıyorlardı.
Bu şekilde göçebe geçirdikleri iki yılın ardından altı ay kaldıkları bir şehir olmuştu. Burayı benimsemişlerdi. Denize fazla uzak değildi ve insanları bilgiliydi. Bereketli topraklardı, hekimlik yaparak kazandıkları para ve malın yanında daha birçok özel insan, daha birçok özel anıya sahip olmuşlardı. Ayrılmak zaten oldukça güçtü, bu zahmete girmemişlerdi.
Daehwi buradayken öyle dolu bir gün geçirmişti ki bastırıcısını almayı unutmuş, kızgınlığının geldiğini son ânâ dek akıl edememişti.
Kaçınılmaz olan olmuştu. Yirmi yaşının ilk günlerinde eşi ile ikinci kere bedenlerini birleştirmişlerdi. Olaya bakıldığında her yönden unutulmazdı. Birbirlerine duydukları özlem öyle yoğun bir şekilde ortaya çıkmıştı ki! Geçmişte yaşadıkları hayal kırıklığını düşünecek vakitleri bile olmamıştı.
Daehwi ilk kez hamile kaldı.
(...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beside u ¦ w1
Fanfictionguanlin, ailesini ve ait olduğu yeri bulmak istedi. wanna one omegaverse.