Merhaba canlarımm :)))
Artık 1. kitabın sonuna yaklaştığımız, Mia'nın yeni yeni hallerine şahit olacağımız bir bölüm getirdim sizlere :)
Sabırlarınız, heyecanınız, yorumlarınız, ilginiz, yıldızcıklarınız için teşekkür ederim :) Yorumlara, mesajlara yetişmeye çalışıyorum. Atladığım olduysa affola :)
Okuduktan sonra düşüncelerinizi, yıldızlarınızı bekliyorum :) Gölgedeki Işıklar'ı okuyunuz, okutturunuz, bu macerada bana ortak olunuz :)
Seviyorum sizleri <3
BÖLÜM 22
Arkamda, odanın kapısı açıldı. Ben de hemen dizler yarı kırık duruşumdan ayağa kalktım. Fakat önüme dönmedim. Aynadan gözlerimle takip etmeye devam ettim. İçeri Alejandro girdi. Yanında Eva yoktu. Yalnızdı.
Kapıyı arkasından kapattı. Gözleri yansımamdaki gözlerimle buluştu. Tehlikeli bir biçimde beni süzerken ben de aynı bakışlarla onu süzmeye çalışıyordum. Beni ne kadar rahatsız ediyorsa ben de onu o kadar rahatsız etmeye çalışıyordum. Yani bu çok demekti. Çok çok fazla.
“Çalışıyor muydun?”
“Başka bir şey yapıyor gibi mi gözüküyorum? “
Güldü. Alaycı bir şekilde cevap verdi.
“O kadar toysun ki…”
Kaşlarımı çattım.
“Toy mu? Ben on beş yaşında bir yeniyetme değilim .”
“Evet, değilsin. Sen yirmi yaşındaki bir yeniyetmesin. “
“Hadi oradan!”
Yine bir kahkaha attı. Bana doğru bir kaç adım attı, sonra bir kaç adım daha....
Saçlarıma doğru eğildi. İri buklelerimden birini eline aldı. Biraz inceledi. Sonra bukleyi bıraktı ve kulağıma doğru yaklaştı.
Gözlerimiz aynada tekrar buluştu. O an fark ettiğim gerçek beni ürperterek bütün tüylerimi diken diken etti. Aslında üzerimdeki şu deri yığını,yeni imajım ve kılıcımla korkunç bir biçimde birbirimizi tamamlamış gibi görünüyorduk; İki tehlikeli kişi gibi. İki Karanlık gibi. Ve bir çift gibi. Lanet olsun.
Aynadan, benim suratımı dikkatle inceledi. Ellerini omuzlarıma koydu.
İrkilmemeye çalıştım. Kulağıma daha da yaklaştı. Kalbim ağzımda atıyordu. Bana o kadar yakındı ki kalbimin atışlarını işitmesinden korktum.
“Değişmişsin….” diye fısıldadı. Nefesi kulağımı ve saçlarımı okşayıp geçti ve
ben bütün düşünme yetimi kaybettim. Tamamen uyuşmuş gibiydim.
“Artık böyleyim. “
Ağzımdan yalnızca bunlar çıkabilmişti.
“Çok hoşuma gitti,” fısıldadı.
Kendimi toplamalıydım. Dik durmalı, öfkemi ve kendime güvenimi
hissettirmeliydim.
“Sen beğen diye yapmadım Alejandro. Çünkü umurumda bile değilsin.”
Sözlerim zehirli oklar gibi fırlamıştı kalbine. En azından öyle olduğunu umdum. Ellerini omuzlarımdan hızla çekti. Saçlarımdan uzaklaştı. Geriye doğru iki adım attı. Sanırım bir süre ‘yeni beni’ hazmetmeye çalıştı. Ben de bu sürede onun uzaklaşmasıyla yarattığı boşluğun tamamıyla farkına vardım. Neredeyse üşümüştüm. Dikkatimi ona yöneltmeye çalıştım. Yerden kendi kılıcını aldı. Kınından çıkardı ve ben bir kez daha büyülendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİ IŞIKLAR
Teen Fiction"...Aynadaki yansımamla göz göze geldim ve kendi duruşuma hayran kaldım. Üzerimdeki bu deri kıyafet ve elmaslarla süslü bu kılıçla yalnızca filmlerde gördüğüm bu duruşu yapabilmek, kendime güvenimi yerine getirmişti. Peki nasıl bu kadar iyi yapabilm...