Arayı çok açmayacağım demiştim :) Yorumlarınızı bekliyorum :)
Keyifli okumalar :)
BÖLÜM 2
Carmela önümde merdivenlerden aşağı iniyordu. Beline kadar gelen saçlarından yapılmış örgüsü her hareketinde vücudunun iki yanında salınıyordu. Küçüklüğünden beri saçlarını hep örüp yatardı. Daha doğrusu saçlarını annem örerdi. Ben de annemi izlerdim. Saçları örerken takındığı ciddiyet gözlerinden anlaşılırdı. Yine de örgünün başından sonuna kadar yüzünden şefkat hiç eksik olmazdı. Hep onun gibi olmak istemiştim. Sevgi dolu bakışları gözümün önüne gelince birden ürperdim.
Carmela ‘huzur’ adını verdiğimiz odaya doğru yöneldi ve bende peşinden gittim. Bu oda da bir akvaryum dolusu balık, çeşitli çiçekler ve duvarda da annemin yaptığı tablolar bulunuyordu. Odanın ortasında hasırdan yapılmış beyaz minderli bir koltuk takımı vardı. Tekli bir koltuğa en büyüğümüz Lana oturmuştu. Benden dört yaş, Carmela’dan iki yaş büyüktü. Onunla hiçbirimiz fazla anlaşamazdık, çoğu zaman kavga ederdik. Bu yüzden bir zamanlar annemle babama ait olan odada şimdi tek başına kalıyordu.
Üçlü koltuğun bir kenarına başını koymuş Sofia sabah erken saatte onları çığlıklarımla uyandırmama daha fazla karşı koyamamış olacak ki uyukluyordu. Kaşlarının hafifçe çatık olması, rahatsız bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Benden iki yaş küçüktü. İçimizde en deli dolu olan oydu. Hemen yanında en küçüğümüz olan Aida koltuğun öbür tarafına uzanmıştı. Uykusuzluktan gözleri kapanıyordu. Sofia ile aynı odada kalıyordu. Muhtemelen ikisi beraber aşağı inmişti. Evimiz biz beş kardeşe biraz dar geliyordu. Yine de hep beraber bu evde yaşamaktan memnunduk.
Carmela diğer tekli koltuğa oturdu. Ben de Sophia ve Aida’nın oturduğu koltuğun ortasına kendimi attım. Evde en çok uyuyan ben olduğum halde gördüğüm rüyalar yüzünden diken üstündeydim ve bu da beni haliyle yorgun yapıyordu.
Bir süre birbirimize baktık ve sonunda Lana’ya döndük. Aida yaslandığı koltuk kenarından başını kaldırdı ve bana baktı. O kadar masumdu ki daha on sekizinde bile değildi. Yakında olacağını hissedebildiğim tehlikeye onu sürükleyemezdik.
“Mia! Sorun nedir? Bütün gece uyuyamadım yine! Artık bir çözüm bulalım şuna. Yoksa zombinin kız kardeşi gibi okula gideceğim.”
Lana, Aida’ya döndü.
“Hey, hey, hey! Sakin ol bakalım küçük hanım. Düzgün konuş. Bunların olmasını o istemedi,”
“Annem gibi davranmayı kes Lana . Sen annem değilsin.”
Eskiden olsa Lana bir an duraksardı. Ama annem öldüğünden ve ailemizin yükü kısmen ona bindiğinden beri bu sözleri hepimizin sinirli anında bizden defalarca işitmişti.
“Değilim, ama annem Mia’ya böyle davrandığını görmek istemezdi.”
Sophia araya girdi.
“Hey!!! Burada daha önemli bir sorunumuz var. Siz ikiniz sonra tartışırsınız.” Bütün gözler bir anda bana döndü.
“Yine aynı rüya mı?” diye sordu Lana.
Onayladım ve başımı ellerimin arasına aldım. Rüya hala gözlerimin önündeydi ve ben artık unutmak istiyordum.
Biraz sakinleşmemi beklediler. Kısa bir sessizlikten sonra Carmela sakince konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİ IŞIKLAR
Teen Fiction"...Aynadaki yansımamla göz göze geldim ve kendi duruşuma hayran kaldım. Üzerimdeki bu deri kıyafet ve elmaslarla süslü bu kılıçla yalnızca filmlerde gördüğüm bu duruşu yapabilmek, kendime güvenimi yerine getirmişti. Peki nasıl bu kadar iyi yapabilm...