Merhabalaar :))
Yorumlarınızı, yıldızcıklarınızı eksik etmeyiniizz :)
(Team Rio'ya çalıştığım bir bölüm oldu evet.)
not: Alejandro<3
Keyifli okumalar :)
BÖLÜM 8
Yine aynı rüyayı görmüştüm. Aynı karanlık çölde koşuyordum. Alejandro yine aynı Alejandro’ydu. Hatta üzerindekiler bile aynıydı. Etrafıma baktım. Çok karanlıktı. Nefes alamıyordum koşmaktan. Ciğerlerim tıkanmıştı artık. Rüyamın önceki rüyalarımdan tek farkı Rio’nun olmamasıydı. Bana yardım etmiyordu. Yalnızdım.
“Mia, uyan. Uyan hadi!”
O karanlık dünyadan çıkıp yaşadığıma dönmem biraz zaman aldı. Ses başucumda çömelmiş duran Rio’ya aitti. Gözlerimi yavaşça açtım ve onun hafif uykusuzlukla kısılmış gözlerine baktım.
O an rüyamı hatırladım. Hızlıca doğruldum ve yorgan üzerimden yavaşça sıyrılıp kucağıma düştü. Ama bunu önemseyecek vaktim yoktu.
“B-b-ben yine onu gördüm…” dedim korku içinde.
Dizlerimi karnıma doğru çektim, bu şekilde hem dekoltemi örtüyordum hem de kendime sarıldım. Şu an buna ihtiyacım vardı. Bu sefer karanlık beni yutuyordu sanki. Öncekilerden daha korkunçtu.
“Mia, ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece korkma tamam mı?” “Korkuyorum.”
“Hayır korkma. Sen çok güçlü bir kızsın. “
Ona ‘hadi canım’ gibi bir ifadeyle bakınca omuzlarımdan tutup beni sarstı. “Kendine gel Mia. Korkma! Korkarak onun seni yenmesine izin verme. “
Haklıydı. Az önce beni sakinleştirmek için söylediği kelimeleri gözden geçirdim. Bana sadece korkmamamı söylemişti. Ama esas önemli ve klasik olan şeyleri söylememişti. İnsanlar bir olay atlattığı zaman diğer insanların söylediği şeyleri ya da küçükken bir kâbus görüp ağlayarak uyandığınızda annenizin size söylediği sakinleştirici cümleleri.
Korkudan titremeye başladım.
“Sakin ol. Sakin ol. Lütfen. Beni korkutuyorsun.”
“B-b-bana s-s-söylemedin.”
“Neyi, Mia? Neyi söylemedim?”
“Bunun bir rüya olduğunu, geçip gittiğini.”
Sesimin tonu gittikçe düştü ve dizlerimin arasından fısıldadım.
“Bana bunun sadece bir kâbus olduğunu söyle.”
Bakışlarını bir an kaçırdı. Sonra gözlerime baktı.
“Sana yalan söyleyemem. “
Başımı dizlerimden çektim.
“Lanet olsun, Rio! Buraya gelip birden hayatımıza giriyorsun tüm o gizemli şeylerden sonra bir de gördüklerimin rüya olmadığını söylüyorsun.”
“Üzgünüm… “
“Öyle de olman gerekirdi zaten. “ dedim azarlarcasına.
İkimizde sessizleştik. Saate baktım. Saat altıydı. Pazar günü sabah altıda yine rüyalarım yüzünden uyanmıştık. Sophia ve Lana çoktan evden çıkmış olmalılardı. Bir an önce işte olmak için evden erken çıkıyorlardı ve Pazar günleri bile çalışıyorlardı. Carmela’nın ise tek tatil günü pazardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİ IŞIKLAR
Teen Fiction"...Aynadaki yansımamla göz göze geldim ve kendi duruşuma hayran kaldım. Üzerimdeki bu deri kıyafet ve elmaslarla süslü bu kılıçla yalnızca filmlerde gördüğüm bu duruşu yapabilmek, kendime güvenimi yerine getirmişti. Peki nasıl bu kadar iyi yapabilm...