Bölüm 20.1

4.1K 325 247
                                    


Bu bölümde sinir stresimizi atıyoruz o yüzden tüm yorumlarınızı bekliyorum. 😂

Bölüm sonunda görüşürüz güzel kalpli insanlar. ❤️

Daha kaç günüm böyle geçecekti bilmiyordum. Kaç defa kızımın adını haykırarak seslenecektim bilmiyordum. Ölümle burun buruna yaşamayı sürdürecek miydim? Kaybetme korkusu etime kemiğime işlemişken devam edebilecek miydim? Bilmiyordum.

Alya ateşler içinde yatarken tüm sarsmalarıma rağmen gözlerini açmıyordu. Bırakın gözlerini açmayı, gözlerini kırpmıyordu bile. Yaşadığına dair bir hareket vermesini bekledim ama vermiyordu. Bedeni en az kırk iki dereceydi. Kızım resmen yanıyordu. Belki de çoktan geç kalmıştık. Havale geçirmiş olabilir miydi? Ya da geçiriyor muydu? Lanet olsun hiçbir şey bilmiyordum!

Yanlış bir şey mi yapmıştım? Kızımı ellerimle o yere götürdüğümde bütün umutlarım tamdı. Ama ya ilaç beklediğimizin aksine kötü etki ettiyse. O zaman ne olacaktı? Kızım ölecek miydi? Bütün çabalarıma rağmen onu kayıp mı edecektim? Belki de cidden bunu yaşamam gerekiyordu. Belki de bu dünya için yerim yoktu. Ya da mutluluğu hak edecek bir yerde değildim. Hiçbir şey bilmiyordum.

Arabanın arka koltuğundaydım. Her zaman düşünce havuzunda boğuluyorum derdim ama bu sefer havuz taşmıştı. Okyanustaydım ve keskin düşüncelerim kıyıya yüzmeye çalıştıkça bedenime batıp duruyordu. Yüzerken ardımda açılan kesiklerden sızan kanı bırakıyordum. Son damlasına kadar yüzeceğimi biliyordum ama son damlası akana kadar karaya çıkabilecek miydim, bilmiyordum.

Alex son hızda giderek bizi hastaneye yetiştirmişti. Garip olan ne miydi? Yaptığı hızdan asla korkmuyordum. Hep böyle olmaz mıydı zaten; yaşadığımız korkuyu gölgeleyecek daha büyük bir korku yaşardık ve diğerinin ne kadar da komik bir şey olduğunu fark ededik. İşte aynen bu olmuştu. Hızdan korkardım, ama şu anda kızımı hastaneye yetiştirmek için hız gerekiyorsa, hayattaki en yakın dostum olabilirdi.

Evimize en yakın olan hastaneye geldiğimizde burasının Alya'nın hastalığına teşhis konan hastane olduğunu fark ettim. Bu iyiydi çünkü kayıtları duruyor olmalıydı. Kızımı kucağımda taşırken istemsizce gülümsedim. Belki de kızıma teşhis koyan doktor, az sonra her şeyin sonuna gelmiş olduğumuzu söyleyecekti.

Bilmiyordum.

Bilmek istiyor muydum?

Bilmiyordum.

Hastanenin acil kanadından giriş yaptığımızda hatırladığım son şey hemşirelerin Alya'yı kucağımdan alışıydı. Onun narin bedenini beyaz önlüklü insanlara teslim ettikten sonra üşüdüğümü fark ettim. Vücudu hala cayır cayır yanıyordu ve ısısı beni sarmıştı. Şimdiyse titremeye başlamıştım. Alya'nın bıraktığı boşlukta hoyrat rüzgarlar esiyor ve ruhumu donduruyordu.

Alex elini belime sardıktan sonra beni kendine çekti ve diğer eliyle kafamı göğsüne yasladı. Ağlayamıyordum. Lanet olası gözyaşlarım akmıyordu. Gözlerim kızarmıştı ve her an hüngür hüngür ağlayacakmışım gibi dolu doluydu. Ama ilahi bir güç onların akmasına izin vermiyordu. Onlar akmadıkça zehirli bir hal alıyor ve yüreğime damlıyorlardı.

Alex'in güçlü bedenine sarılmak bana da güç veriyordu. Yaydığı enerji birazcık da olsa ruhumu ayakta tutmaya yetiyordu. Küçük bir çocuk olmak istiyordum. Yıldızlara bakmak ve gülümseyerek hayal kurmak istiyordum. Gündüz olduğunda bulutlara bakıp onları aklımda şekillere bürümek istiyor ve eğlenmek istiyordum. Hiçbir derdim olmasın istiyordum. Tükenmiştim. Yorulmuştum.

Nefes almak istiyordum.

"Hani ilaçlar işe yarayacaktı? Ya ona bir şey olursa?" dedim. Alex'in yüzünde bir ifade aradım ama yoktu. O kadar belirsiz bakıyordu ki, onun da en az benim kadar hiçbir şey bilmediğini anladım. Bana cevap vermek yerine hastane koridorunda oturdu ve beni yanına çekti. Sessiz bekleyiş başlamıştı. Çevremizdeki insanlar karınca sürüsü gibi oradan oraya koşuşturuyordu. Kimisi hayat kurtarmak için, kimisi hayatının kurtarılması için, kimisi ise sevdikleri için oradan oraya koşturuyorlardı.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin