Titreyen ellerimin biriyle boğazımdaki acıyı ovuşturuyor diğeriyle de Alex'i tutuyordum. Marcus gelmişti. Şükürler olsun gelmişti. Birkaç dakika daha gelmeseydi her şey çok daha farklı olabilirdi.Elinde tuttuğu sopayı muhtemelen Korhan'ın başına geçirmişti. Korhan başını tutarak arkasına döndüğünde Marcus vakit kaybetmeden sopayı daha sert savurdu. Kırılan çene kemiğinin sesi depoda yankılanırken Alex'e daha fazla sokuldum. Marcus'un gözlerindeki sinir o kadar etkiliydi ki hiçbir şey yapamıyorduk.
Korhan yere düştüğünde acıyla inlemeye başladı. Marcus elindeki sopayı bir kenara bıraktıktan sonra tıpkı bir futbol topuna vurur gibi Korhan'ı tekmelemeye başladı. Attığı her tekmede ağzından bir küfür dökülüyordu. "Seni lanet piç!" dediğinde tekmelemeye ara verdi ve yerde yatan Korhan'ın üzerine oturup boğazını sıkmaya başladı. Şimdi nefesi kesilen isim Korhan'dı.
Marcus dişlerini sıkarak Korhan'a bakıyordu. "Şimdi seni burada gebertsem, parçalarını köpeklere yem etsem ne yapabilirsin?" dedi. Korhan boğazındaki eli sıkarken nefes almaya ve konuşmaya çalışıyordu. Marcus elini daha çok bastırdığında, "SÖYLE!" diye bağırdı.
Korhan onun eline bırakması için vurduğunda konuşamadığını vurguluyordu. Marcus parmaklarını gevşettiği sırada Korhan derin bir nefes aldı. Şu an aldığı nefesin ciğerlerini yaktığını biliyordum çünkü az önce aynılarını yaşayan bendim. Korhan yaşaran gözlerini Marcus'a çevirdiğinde kahkahalarla gülmeye başladı. Bu adam gerçekten de korkutucu derecede manyaktı. Kahkahası sanki yaklaşan felaketin habercisi gibiydi. O kadar ürkütücüydü ki Marcus'un sinirleri daha da çok bozuldu. Dudaklarını birbirine bastırıp sinirle derin bir nefes aldı ve vücudunu gerip yumruğunu hızla Korhan'ın yüzüne geçirdi. Yumruğun çıkardığı tok sesle Korhan'ın sesi de kesildi. Ölmüş müydü? Bayılmış mıydı? Bilmiyor ve bilmekte istemiyordum. Biran evvel buradan def olup gitmek istiyordum.
Marcus yavaşça Korhan'ın üzerinden kalktı ve bize doğru yürüdü. Bedenimde kalan son güçle ayağa kalktığımda ona baktım. "Yetiştin." dediğimde yorgun renkli gözleriyle gülümsedi. "Her zaman yetişirim." dedi.
Elini abisine doğru uzattığında o kadar masum görünüyordu ki tıpkı bir çocuk gibiydi. Yorgun bir çocuk gibi.
Alex kardeşinin ona uzattığı eli kavradığında güçlükle bulunduğu yerden kalktı. Şimdi iki kardeş birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu. Her ikisinin de gözleri doluydu. O anın onlara ait olması gerektiği için ses etmeden dışarıdan izliyordum.
Marcus abisinin kollarını tuttuktan sonra bedenindeki izlere baktı. Onu bu halde gördükçe siniri daha da yükseliyordu. Tekrardan göz göze geldiklerinde birbirlerine sarıldılar. O kadar sıkı sarılıyorlardı ki Alex'in ağrılarının nasıl olduğunu düşünmeden edemedim.
"Sana dikkatli ol demiştim!" diye fısıldadı Marcus. "Sanki senin abin benim de seni kolluyorum. Bensiz ne yapardın acaba!"
Alex gülmeye başladığında hala kardeşine sarılıyordu.
"Bazen kardeşlerin de abi olması gerekir," dedi. "Ona göz kulak olduğun için teşekkür ederim."
Bahsettiği kişi bendim. Az önce kalbinin Arda'nın kalbi olduğunu öğrenmişti ve bu durum bizi nasıl etkileyecekti bilmiyordum.
"Hadi, kaçalım buradan." dediğinde Marcus kendini geri çekti ve abisinin kolunu omzuna attı. "Yardım etsen hiç fena olmaz ne dersin?"
O an gerçekliğe döndüm ve gözlerimi kırparak hızla Alex'in diğer koluna girdim. Birkaç adım ilerledikten sonra, "Bu böyle olmaz," dediğinde Marcus durdu ve Alex'in ağırlığını kısa süreliğine bana bıraktı. Üzerindeki deri ceketi abisine giydirdikten sonra tekrardan kolunu omzuna attı ve yürümeye devam ettik. Alex'in yeterince üşümüş olduğunu ve daha fazla üşümemesi gerektiğini düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devin | RAFLARDA |
Teen FictionBabasının menfaatleri uğruna bir başkasına satılan Devin, yıllarca süren zulme boyun eğip susmuştur. Genç kadının tahammül sınırını zorlayan son damla, onu hem bir katil hem de bir kaçak yapmıştır. İçine düştüğü karanlık durumdan sonra kaçan ve kaç...