Bölüm 16.2

5.2K 393 250
                                    


Yeni bölüm geldi!!!! 🧜🏻‍♂️

Okuyup vote vermeyi ve her paragrafa değerli yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen. 🙏🏼

Sizi seviyoruuum. 😍

Keyifli okumalar! ❤️

Marcus'u yolcu ettiğim dakikadan sonra hep aklımda anlattıkları dönmüştü. Ne olursa olsun bir insan bu tür şeyler yaşamayı hak etmiyordu. Böyle travmaların insanların hayatını ne denli etkiliyor olabileceğini çok iyi biliyordum. Tecrübeyle sabitti. Onun o hovarda tavırlarının altında yatan masumluğu ilk karşılaştığımız andan itibaren görebiliyordum. Demek sebebi bu yüzdendi. Gerçekten sahip olduğum bu yeni hayatımda ihtiyacım olan bir arkadaştı o. Aramızda geçen bu konuşma sayesinde bağlarımızın 'arkadaşça' kuvvetlendiğini hissediyordum ve bunun için mutluydum. Çünkü her ne kadar Marcus'u sevsem de, Alex'e attığım her adımda silinen bir yolmuşçasına, geri dönülmesi imkansız türde aşık oluyordum.

O gece geçmişimin kabusları yeniden uyanmıştı sanki. Yaşadığım onca şey aklıma hücum ederken o kadar savunmasız kalıyordum ki, tüm bedenimi buzla kaplı bir küvetin içine bastırıyorlar gibi hissediyordum. Soğuk her zerremi ele geçirirken, zihnim bedenimi ve ruhumu parçalıyordu.

İyi şeyleri düşünmeye çalıştığımda güçlük çekiyordum. Nalan'ı ve gelecek ikizleri düşünüyordum. Marcus'la geçirdiğim şen şakrak anıları, Alex'in bakışlarını ve onun için atan kalp atışlarımı. Alya'nın hastalığından kurtulmasını...

Ama işte bu kadardı. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi düşüncelerimin de bir sonu oluyordu. İyi anıları düşünüp istediğim şeylerin hayalini her kurduğumda bir sarmal gibi sonu kötüleşiyordu. Kızım hastaydı ve ben her Allah'ın günü bir çare arıyordum. Ama bulamıyordum. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Sadece her şeyin bir kabus olmasını istiyordum. Hayatımın son beş altı senesini tekrardan yaşamak istiyordum. Başkalarının seçimleri ve boyunduruğu altında değil, Devin olarak yaşamak istiyordum.

Ne yazık ki geçen zamanı geri alamıyorduk. Zaman her saniye işliyordu ve bu süreyi lehimize çevirmek bizim elimizdeydi. İstemekle olsaydı her şey çok kolay olabilirdi ama maalesef bu mümkün değildi. Kaybettiğim yıllarımı hayal ettiğimden daha da iyi bir şekilde telafi ederek yaşayacaktım ve bu hikayede kızımı kaybetmeyecektim. Her annenin yapacağı gibi onu iyileştirmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edecektim ve bir çare bulacaktım. Bunu yapmak zorundaydım. Bunu ona borçluydum.

Uykusuz geçen bir gecenin ardından nihayet sabah olmuştu. Gözlerim uykusuzluktan yorgun gözüküyordu muhtemelen. O yüzden aynaya bakma işini erteleyerek banyoya girdim. Tekrardan işe gidecek olmak garipti. En son şirkette yaşananlar aklıma geldikçe gülümsüyordum. Ne kadar aptalcaydı... Umarım hayatımın her anında böyle diyebilirdim. Yaşadığım her anıya günün birinde geri dönüp baktığımda, 'ne aptalcaydı!' demek isterdim. Gülümseyerek hatırlanacak koca bir hayat yaşamak istiyordum.

Alya henüz uyanmamıştı. Daha da uyanmasına gerek yoktu. Ben doğru dürüst uyuyamadığım için normale göre fazla erken kalkmıştım.

Mutfağa gidip kendime bir sabah kahvesi yaptım ve koltuğa oturup bilgisayarımı açtım. Saçlarımı tepede toplayıp Alya'nın hastalığını araştırmaya koyuldum. Hastalık hakkında üzerine okul okumuş bir doktordan daha fazla bilgiye sahip olduğuma yemin edebilirdim. Ama ufukta bir umut ışığı yok gibi görünüyordu.

Ne kadardır bilgisayara baktığımı bilmiyordum ama gözlerim o kadar çok yorulmuştu ki koltukta yaslandım. Yaşaran gözlerimi ovuşturduktan sonra kafamın içindeki tıbbi terimler dönüp duruyordu. Hava iyice aydınlanmıştı. Artık evin içerisi dışarısının ışığıyla aydınlanıyordu.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin