Gözlerimi zorlayarak araladığımda gözüme çarpan güneş ışınları canımı yakmaya yetti. Görüşüm normale dönmeye başladığında nerede olduğumu anlamaya başladım.
Hastane odasında koluma serum bağlanmış bir şekilde yatıyordum. O an olanları kronolojik sıraya sokarak değerlendirdiğimde gerçekler bedenime baştan aşağıya bir bıçak gibi saplandı. Minik meleğim hastaydı ve çıkmaza girmiştik.
Gözlerimde ağlamaktan yaş kalmamış olacaktı ki mimiksiz bir şekilde çevreme bakındım. Ya da serumun içine bir tür sakinleştirici enjekte edilmiş ve onun etkisi sayesinde ağlayamıyordum.
Anlayacağınız içinde bulunduğumuz durum iki ucu keskin kılıç terimine uyar türdendi. Ameliyat fikrini kesinlikle aklıma getirmiyordum çünkü kızım daha çok ufaktı. Ölebilme riski bu kadar yüksekken bir de üzerine kafasını kesip biçmelerine gözlüm razı gelmezdi.
Gözlerim odanın girişinde duran topluluğa eriştiğinde kendimi hareket ettirerek yatakta doğrulmaya çalıştım ama nafile. Anlaşılan kanımda depar atıyormuş gibi gezinen sakinleştiricinin kas gevşeltici özelliği de bulunuyordu.
Yerimde doğrulamadan yumuşak yastığa tekrar düştüm ve kısık sesle inledim. Bu sırada kapının önünde bir şeyler konuşan topluluk bakışlarını bana çevirdi.
"Merhaba güzelim." diyerek bana yaklaşan Nalan'ın buruk tebessümü olanların gerçekliğini bir kez daha kanıtlar nitelikteydi.
"Merhaba," dedim. Sesim fısıldarmış gibi çıkmıştı. Hırıltılı bir ses tonuydu bu. Bayılmadan önce atmış olduğum çığlıklar kulaklarımda çınladığında boğazımı ne kadar zedelemiş olduğumun farkına vardım.
Nalan'ın eşi de onun arkasından yatağıma doğru yaklaştığında elimden gelenin en iyisini yaparak ona gülümsedim.
Yalnız odanın içerisinde bir kişi daha vardı. Ağır adımlarla yatağın diğer yanına ulaşan heybetli adamı süzdüğümde bu kişinin patronum Alex olduğunu fark ettim.
Bir an zihnimde ellerinde çiçekle hastane koridorunda bana bakarkenki görüntüsü, gözlerimin önünde flu şekilde aktı. Rüya gibiydi. Anlam veremediğim bir çekimdi bu hissettiğim. Kaçış yolum oymuş ve ben ona baktığımda ellerim benden habersiz dokunmak için zihnime yalvarmaya başlayacakmış gibiydi. Bu anlamsızdı. Daha ne kadar olmuştu biz buraya geleli? Daha bu adamı be kadar tanıyordum? Rüya mıydı bu gördüklerim? Yok, rüya olamayacak kadar gerçek olan varlığını bir metre ötemde hissediyordum. Demek ki bayılmadan önce gördüğüm Alex silüet değil, ta kendisiydi.
"Nasıl hissediyorsunuz Devin Hanım?" diye sordu. Yüzünde kimsenin anlayamayacağı, sanki yalnızca benim görmem için dudağının bir kenarına kondurmuş olduğu tebessümü bana göz kırpıyordu.
Serum hortumunun bağlı olduğu elimi güçlükle havaya kaldırdıktan sonra alt dudağımı büzerek ona baktım. Konuşarak kendimi yormak istemiyordum ama kısa bir açıklamayı hak ediyordu.
"Gördüğünüz gibi, yeni bir başlangıç yapmak için buraya geliyorum. Her şeyin çok güzel olacağına inancım kaybolurken iş buluyorum ve yeniden bir sayfa açıyorum. Sonrasında şiddetli bir kriz geçiren kızımı hastaneye kaldırıyorum ve ilk iş günüme gidemiyorum ki bu kızımın ölümcül bir hastalığa sahip olduğu gerçeğinin yanında tüm bilinen doğruları yanlış kılıyor." dedim.
"İşi dert etme. Sağlık her şeyden önemlidir bu sebeple sen kendini ne zaman iyi hissedersen o zaman başlayabilirsin." dedi. Bunu derken bir eliyle omzuma dokunmuştu. Hissetmiş olduğum sıcaklıkla gülümsedim. Alya burada olsaydı hınzır hınzır gülümserdi şimdi. Sahi o neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devin | RAFLARDA |
Ficção AdolescenteBabasının menfaatleri uğruna bir başkasına satılan Devin, yıllarca süren zulme boyun eğip susmuştur. Genç kadının tahammül sınırını zorlayan son damla, onu hem bir katil hem de bir kaçak yapmıştır. İçine düştüğü karanlık durumdan sonra kaçan ve kaç...