ç/n diye belirtmediğim sürece bölümdeki her yorum + açıklama yazara aittir:)
iyi okumalar<3
–
Eh, bu utanç verici bir şekilde geç kaldı. Yine de, dahil etmediğim kısımlardan daha fazlasıyla geri döndüm, kısa bir sahne ve hikaye bittikten sonra yazdığım kesilmiş bir sahne. Öncelikle dahil etmediğim müstehcen kısımlarla başlayacağız çünkü onları 'kamera arkası' mantığıyla konuşmak benim için fazla garip.
19. Bölüm – biraz daha uygunsuz olan yıldız izleme sahnesi
Y/N: Bu 'ilk randevu' bölümünü yazmak eğlenceliydi ancak tatlı mı yoksa seksi mi tutmalıyım konusunda kararsızdım. Aslında müstehcen herhangi bir şey olmayacaktı, ancak kaisoo o işi yapmaya çalıştığı için boyun eğdim. Yıldız izledikleri sahnenin ilk taslağı bu:
"Orion takımyıldızı dışında sevdiğin diğer yıldız dizilişleri ne? Yoksa başka bilmiyor musun daha?" Daha önce Jongin'in görev sırasında yıldızlar hakkında konuşmasını dinlemiş olan Kyungsoo alayla sordu.
"Büyük ihtimalle Ursa Minor, küçük ayı takımyıldızı." Jongin yıldız dizilimine işaret etti. "Şuradaki yedili."
"Küçük ayı: tatlıymış. Ama... ben göremiyorum." Kyungsoo Jongin'in işaretlerini takip etmek için gözlerini kısarak gece göğüne baktı ancak başarısız oldu.
"Burada." Jongin, Kyungsoo'nun gördüğünü görebilmek için ona daha da yakınlaştı, yanakları birbirlerine değiyordu. Kyungsoo'nun elini tuttu ve işaret parmağıyla yıldızlara işaret etti. "Şurası bedeni ve burası da kuyruğu olmalı." Kyungsoo'nun parmak ucuyla yıldızların izini sürdü.
"Hala göremiyorum," dedi Kyungsoo. "Belki göstermek için baskın olmayan elimi kullandığındandır."
Jongin'in kaşları şaşkınlıkla çatıldı ancak Kyungsoo'nun diğer elini tutmak için uzandı. Parmakları bileğinin etrafında kapandı ve ne olduğunun farkına bile varamadan Kyungsoo o anı Jongin'i devirmek için kullandı. Bilekleri başının iki yanında yemyeşil çimene bastırılırken Jongin derin bir nefes çekti. Güçlü bacaklar kalçasının etrafında kapanmış, onu yerinde tutmak için sıkıyordu.
Tepesinde dikilen Kyungsoo'nun suratına şeytanca bir gülümseme yayıldı. "Kafeye çimen lekeleriyle geldiğinde bunu mu hayal etmiştin?" Jongin'in kulağına fısıldamak için eğildi. " 'Üzerinde ve kulağına fısıldar halde' dediğinde bunu mu ifade ediyordun?"
Jongin nefes nefes kalmış ve kesinlikle tahrik olmuş halde kafa salladı. Kulağının dış kısmını öperken Kyungsoo'nun gülümsediğini hissedebiliyordu. "Edepsizsin, kaplan." Günahkar dudakları Jongin'in boynundan aşağıya doğru dolaştı, nabzının attığı noktayı nazikçe emdi.
Jongin'in kalçası istemsizce yükseliyordu. Kyungsoo, onu tekrar çimene bastırırken Jongin'in uyanmakta olan aletine karşı sürtünüyordu. Bileklerindeki baskıyı arttırdı, Jongin tamamen onun merhametine kalmış hissediyordu, kolları ve beli çimenlere sıkıca sabitlenmişti.
Harika hissettiriyordu.
Kyungsoo baskısını ayarladığında ve her zamanki şehvetli ses tonunda fısıldadığında inledi. "Daha sonra bağlanmak için yalvarıyorsun, değil mi?"
(Bu kısma devam edemedim çünkü niyetlendiğimden daha çok dominant/itaatkar haline geliyordu ve herhangi bir malzemeleri olmadan halka açık bir yerdeydiler, o yüzden daha tatlı ve fıskiyelerle bölünmelerinde değiştirdim. Ama buyrun, hayalinize bırakıyorum.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What the Nightingale Spies (çeviri)
FanfictionÇalıştığı ajansta yeni bir ajanı yönlendirmekle görevlendirilen Kai için gece görevleri çok daha ilginç bir hal alıyor. Birbirlerini sadece kulaklıklardaki seslerinden tanıyan bu iki insan, her şeyden çok gizlilik gerektiren casusluk dünyasında ne k...