5

727 79 83
                                    

iyi okumalar


İlerleyen saatlerde Jongin işten ayrılırken, adımlarını sekerek atıyordu. Dyo'nun bazı sözleri aklında tekrar çalarken, suratında sersem bir sırıtışla metroya bindi. Ortaklar. Neredeyse her gün konuşacak onunla. Bir yılı aşkındır hayatında ezber bozucu sayılabilecek ilk olay, ve bu şahane. Şansa bak!

Kafeye tam olara 6:30'da vardı, ve kahve makinesiyle çalışan Luhan ile her zamanki koltuklarına yerleşmiş üç patronun tanıdık görüntüsünü gülümseyerek izledi. Tahmin edilebilir hayatının bu kısmının değişmesini istemezdi, ona fazlasıyla rahatlık veriyordu.

"Günayın, Luhan!" içeriye girerken neşeyle seslendi. Eşyalarını pencere kenarındaki masasına bıraktı ve koltukta oturmakta olan yaşlı hanımefendiye eğilerek selam verdi. Liseliler ders çalışmakla ve uyumakla meşguldü her zamanki gibi: kız alçak sesle numaraları fııldarken hafifçe elini sallıyordu, ve oğlansa bir kez olsun bir kitabı aralamıştı; ancak suratına öyle bir yaymıştı ki kitabı, sanki uykusu sırasında absorbe edecekti. Mimi uzak bir köşeden mırladı ve Luhan'ın ona lattesini hazırladığı tezgaha doğru ilerleyen Jongin'i görmek için ortaya çıktı.

"Selam, Jongin," kafe sahibi onu sıcak bir şekilde karşıladı. "Bu sabah özellikle iyi bir ruh halinde gibisin. Güzel bir rüya mı gördün?"

"Evet, öyle de diyebilirsin," dedi, gözlerini indirdi ve Luhan'ın ona uzattığı kahve bardağına doğru gülümsedi. Gözlüğü burnundan kaydı ve Dyo'nun iltifatları kafasında dönerken gözlüğünü tekrar düzeltti.

"Ooo, kızardığını mı görüyorum yoksa? Paylaşmaya ne dersin?" Luhan kaşlarını sallayarak konuştu. Sesi bir fısıltıya döndü, "yoksa ortalıkta konuşmak için uygun değil mi?"

Jongin güldü ve arkadaşını omzundan ittirdi. "Sapık. Öyle... cidden öyle bir şey değil."

"Cidden öyle bir şey değil mi? O zaman birazcık öyle bir şey."

Jongin'in dili dolandı: bu sıralar neden herkes onu kelimeleriyle köşeye sıkıştırıyor ki? Konuyu değiştirmekte karar kıldı. "Ben – bir şey değil. Dün nasıld- günün?"

"Her zamanki gibi," soruyu geçiştirmek için elini sallarken cevapladı. Seni bu kadar mutlu eden 'hiçbir şey'e geri dönelim. Her neyse, onaylıyorum." Cümlenin sonunda Luhan'ın sesi neşelendi, ve ona usandırırcasına sevimli bir şekile onaylar işareti yaptı başparmakları adeta dans ederken.

Jongin adamın eline vurdu. "Sevimlilik yapmaya kalkma abi ya, otuz yaşındasın."

"Pardon ama yirmiden bir gün bile yaşlı göstermediğim söylenmişti bir keresinde."

"Doğru," yaşlı kadın laf arasına daldı, bakışlarını gazetesinden kaldırmamıştı bile. "Bırak da sevimli olsun."

"Ah, teşekkürler nine." Luhan kadına uçan kalp gönderdi.

"İğrenç," Jongin burnunu buruşturdu.

"Çifte standarda bak hele. Ben senin her gün Mimi'ye aegyo yapmanı dinlemek zorundayım ama."

"O farklı. Mimi'nin gerçekten hoşuna gidiyor," dedi Jongin ve bacaklarının arasında dolanmakta olan tekir kediyi kucağına aldı. "Ve bunu hak ediyorsun, dünyanın en sevimli kürk yumağısın, değil mi?" Kediyi sevdi. "Güzel mi güzel bir kedicik, Mimi kızım benim." Luhan kusma taklidi yaparken Jongin öpüyormuş gibi bir ifade yaptı kediye.

Mimi yanağına poposuyla vurdu ve kulağına karşı mırladı, kaşındıran diliyle saçlarının yan taraflarını taradı. Jongin kediyi sol kolunun katlandı yerde sardı, bir çocuk taşıyormuşçasına kedini ön patilerinin omzundan sarkmasına izin verdi. Boş eliyle lattesini aldı ve masasına doğru ilerlemek için döndü. (y/n: cidden zorlanıyorum çevirmekte üzgünüm çok ağdalı bi dili var:( )

What the Nightingale Spies (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin