BÖLÜM-24-

1.5K 57 12
                                    

Diğer bölüm FİNAL. Burada bu kitapla kaç yılım geçti bilmiyorum. Bu kitaba ne kafayla başladığımı bile bilmiyorum ama küçük yaşta bir ergen olarak başladığımı anımsıyorum. Burayı kimler okur bilmem ama oldukça eleştirilen sahneleri vardı kitabın sonra yazım hataları, mantıksızlığı, karakterlerin değişim hızı vb. Bir çok kusurum vardı. Burası bana zoraki bir yer halini almıştı okuyan varsa eğer, bir sona ihtiyaç var diye düşünerek devam ettirmiştim. Ve diğer bölüm benim yazdığım saçma kitabın  sonu olacak. Sonuna geldiğime, geldiğimizde mutluyum. Final ne zaman olur bilmem fakat finalde görüşmek üzere.

Şarkımız
Sam Tinnesz - for from home
Şiirimiz

DİLENCİ - VİCTOR HUGO

Sen, her gün köşe başlarında
Yırtık urbanla kirli ellerinle
Avuç açan, sefil insan.

İnan yok farkımız birbirimizden.
Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
Ötekinden isteyeceksin.

Ama ben, tüm yaşamım boyunca
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,
Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

*

Yıllar geçmiş olgunluk getirmişti. Ya da getirmiş miydi? Yoksa götürüsü mü fazlaydı?

Kayıplar vermiştim ama kendi içimde.
Yıllarımı feda etmiştim zamana karşılıksız bir şekilde.
Ruhumu takas etmiştim şeytanla. Neydi bunun sebebi sorgulayarak ama asla sebebini anlamayarak.

Yıllar geçti derken ciddiydim aradan 4 sene gibi bir süre geçmişti neden bu kadar sene beklediğim sorgulanabilirdi fakat öyle gerekiyordu demek gerek sanırım.

Çocuklar doğmuştu hayatlarımızda zoraki bir yer edinmişti. Ben de bu dönemde her şeye seyirci kalmış ve sadece izlemekle yetinmiştim. Alekseye ne mi oldu. O hala aynı bok çukuruydu. Fakat ben daha çok değişmiştim. Kaybedeceği bir şey kalmayınca insan daha güçlü olurmuş. İnsanın kendi için yaşamasıymış olması gereken biz hiç bilememişiz o kadar.

"Anne" seslenen oğluma baktım.

"Efendim." doğru kelimeyi bulmak için bir süre düşündükten sonra konuşabilmişti.

"Ben dışarı istiyorum." derdini anlatabileceği seviye de buydu diyelim.

Dudaklarımın arasından sıkkın bir nefes verirken ayaklandım.

"Tamam üstünüzü giyinin çıkalım."
"Ana çocuklarla dışarı çıkacağım üstlerini giyindirebilir misin?"

"Tabi hemen hazırlıyorum haydi çocuklar." onların gidişini izleyip kafamı geriye yatırdım.

Şefkat nasıl bir şeydir bilmeden kendi çocuklarıma vermeye çalışıyordum. O yüzden benim için en zoru da buydu. Bilmediğin görmediğin şeyleri başkasına hissettirmek.

Onlara karşı hissettiğim şey sevgi miydi bilmiyorum ya da ben yaptım değer vereyim düşüncesi. Dediğim gibi bilmiyorum ama bunun son bulacağını biliyorum.

"Anne babama da uğrayalım olur mu?" kafalarını yana eğmiş üç küçük erkek çocuğu onay bekliyordu inatla.

"Tamam önce gitmek istediğin yerleri söyleyin eve dönmeden babanıza uğrarız." ortaya attığım fikirden memnun nereye gitmek istediklerini kendilerince tartışıyorlardı.

Kararlaştırmalarıyla arabaya yerleşebilmiştik.

Saatlerce istedikleri şeyleri yapmış en son da Alekseyin kargo şirketinin önünde durabilmiştik. Rusya genel de en çok kullanılan kargo şirketlerinden birisiydi. Tabi karanlık taraftan kazandığı paranın yanında bura bir hiçti fakat güzel bir paravan şirket olmuştu ona. Ve pek tabi ülke içi ulaştırmak istediği şeyleri kontrol altında götürmesine de büyük yardımı dokunmuştu.

Çocukların itiş kakışları ile asansöre binip bulunduğu kata ulaşabilmiştik. Görenler selam verip çocukları severken oyalana oyalana kapıya ulaştık diyebilirdik. Kapıdaki sekretere ben kısa bir sohbete girerken çocuklar umarsızca kapıyı açıp Alekseyin kucağına atladılar.

"Anladım dilediğin gibi olur umarım. Kolay gelsin sana." sekreter kadınla ki adı Lenaydı konuşma sonuna ulaşmıştık.

"Teşekkürler Angel hanım. Umarım olur." hafif bir gülüş atıp odadan içeri girdim. Ardımdan kapıyı kapatırken çocukların coşkulu sesi odayı dolduruyordu.

"Baba sonra Ruslan çok korktu biliyor musun ama ben hiç korkmadım." Yuri nin kendini yüceltirken kardeşini küçümsemesine sessiz bir kıkırtı bıraktım.

Ardından kendini savunmaya geçen Ruslanla ortalık biraz kızışmıştı.

Pavel yanıma adımlayıp kucağıma tırmanmıştı. O daha sakin ve izleyendi. Keza en zekileri de oydu. Belinden sarmaladığımda başını göğsüme yaslayıp kardeşlerini izlemeye devam etmişti. Saçını okşarken bakışlarını bana dikmişti.

"Yoruldun mu." kafasını onaylarcasına salladıktan sonra ağırca gözlerini kapattı. Yana bıraktığım montumu üstüne örtüp kollarıma sarmaladım o an Alekseyle göz göze geldik. Çocuklar onu iki yandan çekiştirip kendini dinletmeye çalışırken o, bize dikmişti çekik gözlerini.

"Çocuklar biraz daha sessiz olun kardeşiniz uyumuş." ikisi de kafasını ceviri bana bakmışlar oradan da kardeşlerini görmüşlerdi. Pavelse kucağımda oldukça rahat bir pozisyon bulmuş olmalı ki tam olarak uykuya dalabilmişti.

"Bebek." ikisi de dalga geçercesine söylenmelerine rağmen seslerini oldukça kısıp kardeşlerini rahatsız etmekten kaçınmaya çalışmışlardı.

Sonuç olarak yarım saate hepsi koltuklara yıkılıp uyumuşken bizde Alekseyle ofisinin terasına çıkmış elimizdeki sıcak kahveleri yudumlarken manzarayı seyrediyorduk.

"Yıllar geçti." mırıltıyka söylediğim cümleyle bana göz ucuyla bakmış ve onaylar bir mırıltı bırakmıştı.

"Bir son var mı dersin?" sorduğu soruyu bir süre düşündükten sonra cevaplayabilmiştim.

"Bizim içinse evet ama onlar daha başlangıçta bile değiller." kollarının altına sığındım sessizce o da sardı etrafıma kendini korudu beni.

O gün normal günlerden biriydi ve biz herkes gibiydik. Hafızamızın ardına saklanmış bir şekilde güzel anılar olarak kalacaktı bu anlar.

Son günlerimiz olduğu bilinci beni üzüyordu fakat bu evcilik oyununu bitirmeli ve gerçekliğe dönmeliydik. Yıllarımız bir sahteliği ardında kendimizi kandırmakla geçse de bu kitaba bir son benden doğanlara da bir hayat gerekiyordu.

MAFYA(BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin