Medyada Beethoven Moonlight Sonatı.
Merhaba uzun bir aradan sonra merhaba. Hadi şuraya bir kıta bırakayım oradan bölüme geçelim.
Bu sefer ki şairimiz Ahmed Arif-Hasretinden Prangalar EskittimSeni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni, analatabilmek seni.
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana...Devamına bakacağınızı düşünerek bölümümüze başlıyorum.
Tanrı var derler, ölüm Allahın emri derler, kader var derler. Derler de derler biz dinleriz... Onlar susarlar biz inanırız. Biz konuşuruz onlar sustururlar. Onlar en doğrusunu bilir biz cahil oluruz. Herkes bir şeyler olur buna başkaları karar verir. Tanrı'nın bir Tanrı olduğuna bir insan karar verir biz yine inanırız. Bizim nasıl en başarılı olacağımızı bir insanın oluşturduğu sistem belirler o kişi değiştikçe sistem değişir. Bunlar oladursun biz bana dönelim...
Bir gün bir kız çocuğu doğmuş, doğduğu gün büyümüş. Bir gün katil olmuş bir gün katliam. Bir gün kötü olmuş bir gün çok kötü. Ama değişmeyen sabit tek rolü bir insanın elinde kukla olmakmış. Elleri ayakları çenesi hepsi iplere bağlı bir kukla... O kız çocuğu artık büyümüş bir kadın olmuş. İnsanların lügatında acı olan.
Yaptığımız tatil planıyla sıcak bir ülkeye gitmeye karar vermiştik. Dominik cumhuriyeti tercihimiz olmuştu. Hem sakin hem de güzel bir yerdi. Otel yerine bir ev satın almıştık bunaldıkça sık sık gelmek için tercih edelim diye. Güzel havuzlu kendi plajı olan bir evdi. Biraz ilerimizde küçük bir kasaba vardı insanlıktan çokta uzaklaşmamıştık.
Geleli üç gün olmuştu vaktimin çoğu okyanusta geçiyordu. Çocuklarda benim gibi suyla bol vakit geçiriyorlardı, onlarla da iletişimimi geliştirmiş bir yakınlık kurmuştum. O yaşta ki çocuklarla aram daha iyi olurdu hep. Aleksey'se hem hepimize vakit ayırıyor hemde arada yalnız kalıp istediği gibi kafa tatilini gerçekleştiriyordu.
Şu an ise havuzda elimde meyveli alkolsüz kokteylimle deniz yatağında uzanıyordum. Hava oldukça sıcak olsa bile güneş kremimi sürüp bronzlaşmak için güneşe karşı uzanmıştım. Çocukların okyanusta olmasının avantajıyla bikini çıkartmıştım çünkü bedenimde ton farklılıklarının olması en nefret ettiğim şeydi.
Aleksey çocuklarla birlikteydi evdeki çalışanada bugünlük izin vermiş yalnızlığın keyfini çıkartıyordum.
Biraz da yüz üstü uzandıktan sonra kendimi havuzun serin sularına bıraktım. Güneşte yanmamın üzerine su çok iyi gelmişti. Okyanusu denizi çok sevsem bile tuzlu sudan çıktıktan sonra kendimi rahatsız hissediyordum.
Öyle böyle tatilin son günlerine ulaşmıştık. Yani bu düğüne iki hafta kaldığı anlamına geliyordu. Düğünü Rusya'da yapma kararı almıştık. Nişan Türkiye'de olunca bu teklifi ben sunmuştum. Gelinliğim, düğün yeri, düğün konsepti, davetli listesi, davetiyeler... Her şey hazırdı bize sadece düğün gününü beklemek kalmıştı.
Arkadan sarılan bedenle kafamı arkaya çevirdiğimde Aleksey dudaklarıma uzandı. Karşılık vermemle vücudumu tamamen ona çevirdim. Elleri kalçalarımı mesken tutmuş bense kendimi ona daha çok sürterek karşılık verdim. Onunla ten uyumumuz vardı. Kesinlikle vardı.
"Aleksey. "Taparcasına sayıkladığım ismi ve ben. Sanki ilk kez dokunan elleri ve ellerinin arasında kaybolan ben. Hep o ve hep onun uğrunda bir ben.
"Angel. "Dedi günaha davet sesiyle. O desin ben hep onu dinlerim. Yeter ki susmasın. Onun sesiyle mest olan kulaklarım bedenine adeta emir verdi 'kendini ona sun. ' ve bedenim ilk kez bu kadar itaatkardı.
Dokunuşları tüm vücudumu arşınlarken ben gözlerim kapalı anın rehavetini tadıyordum. Bir bebek gibiydim ellerinde, o muhtaç olduğum anne rolünde bense onun elinde kollayıp koruduğu ona muhtaç bir bebek. Alekseyin kolları, Alekseyin kadını, Alekseyin kâbusları...
Gün geceye döndü gece kurban verdi yerini gündüze bıraktı. Günler geçti biz Türkiye topraklarına ayak bastık. Uçaktan indiğimizde derin bir nefes alarak çıkışa ilerledim. Yanımda çocuklar birbiriyle atışıyor arada benle sohbet ederek ilerliyorlardı. Tatil herkese iyi gelmişti özellikle çocuklara.
Arkadan gelen Alekseye döndüm. "Benim biraz işim var halledince eve geçerim. Annemlere uğrayacağım düğünle ilgili. "
"Pekâlâ akşam yemeğine evde ol yol yorgunusun dinlenmen lazım. "Kafamı onaylarca salladığımda belimden sarılarak bir vede öpücüğüne göre oldukça tutkulu bir öpücük bırakmıştı. Kulağıma sessice şehvet dolu bir sesle mırıldandı.
"Akşam biraz daha yorulabilirsin. "Ben de aynı karşılığı verdim.
"Neden olmasın. "
****
"Getirin. "Babamın sadık adamlarına verdiğim emirle birlikte yüzümdeki zevk gülüşüyle baktım. Her şey bunun içindi. Bu ve bunun devamı. Elimi işlemeli kutu üzerinde narince gezdirdim, işte bu benim ödülümdü. Elim kilit kısmında fazlaca oyalanırken mırıldandım.
"Evi içindekilerle yakın ordan kurtulan olmayacak. Duydunuz mu beni? "Emrim karşısında sessiz bir onayla yerine getirdiler. İşte bu kadardı. İçeriden yükselen çığlıklar benim en güzel eserimdi. Hoş bir melodi gibi ateşle parçalanan evin sesine bir şarkının en güzel nakaratı gibi karışan çığlıktı.
Şimdi söyleyin; bir insanın ölümüne ya da yaşamına karar vermek sizcede çok büyük bir güç değil mi?
Ted Bundy'in şu sözlerinden ilham alınmıştır:"Bir insanın ölüm ve yaşamına karar verebilme gücünden daha büyük ne olabilir ki? "
Evet bir bölümün daha sonundayız size yeni bölümden önce bir yanlış anlaşılmaya ilgili açıklama bölünü paylaşacağım. İstediğiniz gibi bir bölüm olması dileğiyle. Görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA(BİTTİ)
ChickLit"Bırak beni artık kurtulayım cehenneminden. "Umudun bittiği o kör noktada başlar yalvarmalar. "Ben sana cenneti sundum Angel fakat sen cehenneme susamış bir kadınsın bu seçimi sen yaptın. Sana seni asla bırakmam demiştim. Sana seni bana mahkum eder...