Sadece ölmeyi beklemek istemiyordum. Herkes bu haliyle bir kez bu dünyaya gelecekse o halde en hatırda kalıcı şekilde yaşamalı ve sonrasında ölmeliydim. Çünkü bir zamanlar bu dünyada Kim Yoora vardı. Sevdikleri için çok çabaladı. En başta görülmedi ama çabaları nihayetinde sonuç verdi.
Şöyle söylesinler istiyorum: Çok sevdi çok da sevildi.
"Aklında tam olarak ne var?" dedi HaEun. Diğerleri de içeriye tekrar girdiğinde ortam eskisi kadar gergin değildi. Hatta HaEun'la ortak bir paydada buluşmuş olmamıza şaşırmışlardı. "Babam her şeyin kaydını tutar ama onlara ulaşmak sandığımız kadar kolay olmayabilir. Doğrusu daha önce onun şirketteki odasına bile girmeme izin vermedi."
Kollarımı göğsümde bağlayarak ona döndüm. İleri geri yürüyordum. "İçeride bir adamımız var. Babanın şoförlerinden biri. Bizi içeri o alacak." dedim. "Eğer dediğin gibi her şeyin kaydını tutuyorsa onun aleyhine kullanabileceğimiz bir şeyler bulabiliriz."
"Ufak bir şeyler olmaz." dedi YoonOh. "Bir şekilde üstünü kapatabilecek birilerini bulur. Asla göz ardı edilemeyecek bir suç lazım."
"Kamuoyuna duyurulursa ülke çapında büyük etki yaratacaktır." dedi Yuta yaslandığı duvardan doğrularak. "Polis asla böyle bir baskı altından kalkamaz."
"Doğru." dedim Yuta'ya katıldığımı belli ederek. "Ayrıca onlarla ortaklık yapıp adı bu tür şeylerde geçmeyen ChungHee sorunu da var. Şirketle resmiyette bir bağlantısı olmadığı için hiçbir şey olmadan kurtulacaktır." Bakışlarım HaEun'a döndü. "Moon Taeil biriyle geçen seneden beri bir problemi var. Ne olduğuna dair bir şeyler öğrenebilir misin?"
HaEun gözlerini kıstı. Ad bir yerden tanıdık gelmiş olmalıydı. "Bir keresinde onu telefonda bu kişiyle konuşurken duymuştum. Adam onu bir şeylerle tehdit ediyor olmalı." Kafasını salladı. "Bir ağzını yoklarım."
"Bu gecelik paydos o zaman. Yarın çok önemli işlerimiz var." dedim diğerlerine bakarak.
Taeyong gerinerek "Bugün çok yoruldum. Yarın gidip şu Taeil efendiyi soruşturayım." dedi esnerken sesi boğuk çıkmıştı.
Bu sözlerden sonra YoonOh yanıma gelip elimi tutarak "Gidelim hadi." dedi.
Bakışlarım HaEun'a döndü. Kısa bir an birleşmiş ellerimize baktıktan sonra bize doğru birkaç adım atıp gülümsemişti. "En başından beri anlamıştım Jaehyun'un, kafasını ve tabii kalbini kurcalayan birinin olduğunu. Bunun sen olmana sevindim."
Koluma dokunup iyi geceler dilemiş ve binadan ayrılmıştı.
YoonOh hala kimliğini gizli tutmak istiyordu. HaEun benim babam için bu kadar uğraştığımızı sanıyordu ama YoonOh'un babası da kurbanlardan biriydi. Benimki bir şekilde bir yerlerde nefes alırken o çoktan rüzgarla savrulmuş yağmur olarak yağmıştı.
YoonOh'a dönerek elimi elinden kaydırdım ve koluna dokundum. Koyu kahveleri bana döndü. "Her şey bittiğinde birlikte yeni bir hayata başlayalım." dedim gülümseyerek. Gözleri gülüşüme indiğinde eli belime tutundu ve beni kendine doğru çekerek dudaklarıma sıcak bir öpücük bıraktı.
"Senin ve benim olduğumuz. Kulağa güzel geliyor."
Ellerimi ensesinde birleştirdim. "Belki Kapadokya'ya da gideriz. Orada romantik bir itiraf da yaparsın."
Gülerek kafasını geriye attığında adem elması gözlerimin önünde bir elmas gibi parlamıştı. "Sen ve şu Kapadokya sevdan." dedi gülüşünün arasından. "Bu kadar gitmek istiyorsun. Gidelim o zaman."
Güldüm. "Bakarız demedin. Hayırdır?"
Tehditkar bir tutumla üstüme doğru bir adım attığında geriye doğru gitmiştim. "Şansını zorluyorsun."
![](https://img.wattpad.com/cover/150930138-288-k431656.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven in the Darkness
FanfictionKim Yoora hayatını belli planlar doğrultusunda yaşardı. Ansızın karşısına Jaehyun çıktığında o planları kendine göre şekillendirdi ama gidişi ardında bir yıkıntıdan daha fazlasını bırakmadı. ... "Onu ilk gördüğüm an, anlamıştım onda farklı şeylerin...