Göğün koruyucusu bizler için planlar yapmıştı ama yine de bu planları değiştirme hakkını bizlere sunmuşken bile bile o kör kuyunun dibindeki umut ışığına doğru atlıyorduk.
Böylece cennetimize giden yolu kendi günahlarımızla parçalıyorduk.
Salondaki kanepeye oturmuştum. Sehpanın üstünde dumanı tüten bir çay vardı. Geldiğimden beri içmek için elim uzanmamıştı.
"Seni kaçıranları görebildin mi? Herhangi bir ayrıntı aklında var mı?" diye sordu annem kaşlarını kaldırarak.
Kafamı iki yana sallarken ifadem durgundu. Aklımın bir köşesinde işaret fişeği gibi yanıp sönen bir ad vardı: YoonOh. Girmeden önceki gözlerindeki o ifade uzun bir süre daha benimle beraber nefes alacakmış gibi duruyordu.
"Adamların hepsi maskeliydi. Beni de eve gönderinceye kadar bodrum gibi bir yerde tuttular zaten." Nefes alıp verince göğsüm sıkıntıyla dolmuştu. "Bizi çok yakından takip ediyorlar. Partideyken birisi içkime ilaç katmış. Bu her kim ise bu adamlarla bağlantılı olduğunu düşünüyorum."
Tabii bir de JoonJeo'nun sızdırılan videosunun asıl sahibi de ortaya çıkmıştı. Herkesin gözü önünde. Elbette benim tuhaf tavırlarım yüzünden şüphe okları direkt bana çevrilmişti. MiCha ile aram bozulmuştu.
Peki ya videonun ortaya çıkması ile benim içkimdeki maddenin çakışması bir tesadüf müydü, yoksa bu da mı belli bir plan doğrultusunda gerçekleşmişti?
Soru işaretleri çoktu. Önemli olan bunlara bir cevap bulup bulamayacağımdı.
Babam incelediği dosyaları masanın üstüne atarak geriye yaslandı. "Batmış durumdayız." dedi bariz okunan bir öfke ile. "Şirketin son zamanlarda sıkıntıda olduğunu biliyor olmalılar. Elimdeki yüzde elli birlik hissenin neredeyse tamamını kaybetmeme sebep oldu. Tekrar bir atak yapılırsa iflas ederiz."
Annem iç çekerek ellerini yüzüne kapattı. Bu sözler her şeyin bu konuma gelmesindeki asıl sorumlu olan kişinin ben olduğumu bağırıyordu sanki. Uzun süredir kulaklarımdaki çınlama daha fazla arttığında, başıma da keskin bir sızı saplandı.
"Polislerle iletişime geçemeyeceğini söyledi, baba. Neden? Nasıl bir işe bulaştın da evdeki her personeli bu durumdan haberdar olmasını engellemek için gönderdin? Beni ölümle tehdit ettiler." dedim tüylerim ürperirken. "Basit kişiler değildi onlar."
Babamım öfkeyle dolmuş gözleri beni buldu. "Bu konuyu daha fazla konuşmayalım. Sen de kimseye bahsetme. Bundan sonra gittiğin her yere korumalarla gideceksin. Gece geç saate kadar dışarıda kalmadan eve geleceksin." Elleriyle dizlerinden destek alarak ayağa kalktı ve yana kaymış kravatını düzeltti. "Bu durumu halledeceğim. Hep hallettim."
Salondan çıkacağı esnada arkasından seslendim. "Baba, neden beni seçtin?" Adımları durdu ve yüzüme baktı. "O adamların teklifini kabul etmeye bilirdin."
Kaşlarını çattı ve bana doğru yürüdü. "Bu nasıl söz Yoora? Sen benim kızımsın." Eğilerek saçlarımın üstüne dudaklarını bastırdı. Dudaklarımı birbirine bastırarak çenemin titreyişini sakladım. "Elbette seni seçecektim."
Kalbime uzun bir aradan sonra inen dinginlik ile derin bir nefes aldım. Bu anı uzun bir süre daha aklımda dallandırıp budaklandırıp bir oyun gibi başa alıp duracaktım. Onunla bu kadar az anımız olması canımı sıksa da hiç olmamasından iyiydi. Babam çalışma odasına çıktığında ben de arkasından odama çıkarak yatağa uzandım. Aklımda bin bir türlü düşünce dönüp dolaşırken bakışlarım istemsizce önce balkon kapısını sonra da birkaç saat önce YoonOh'un oturduğu koltuğu buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven in the Darkness
FanficKim Yoora hayatını belli planlar doğrultusunda yaşardı. Ansızın karşısına Jaehyun çıktığında o planları kendine göre şekillendirdi ama gidişi ardında bir yıkıntıdan daha fazlasını bırakmadı. ... "Onu ilk gördüğüm an, anlamıştım onda farklı şeylerin...